Bugün Akşam gazatesinden Ismail Küçükkaya’nın yazısını okuyordum. Tüm yazarlar gibi Küçükkaya’da yangına körükle gidenlerden.
Yazısında genellemeler şöyle: ‘Dünyanın büyük firmalarında son 15 günde işsiz kalanların sayısı 100 bine yaklaştı.’ Haberi olduğundan büyük gösteren teknikler bunlar. Düşünün Dünya nüfusu 7 miyara ulaşıyor. Bunun yüzde kaçı çalışan nufüs bilemiyorum ama 7 milyar içerisinde 100 binin iş kaybetmesi ne kadar ciddi bir sorun değerlendirin. Dönem kriz dönemi, işten çıkartmalar beklenen sonuçlar elbette. Eğer siz bu krizde işten çıkartılanlardansanız, bu gazete haberlerini okumaktan ve TV’nizi açmaktan vazgeçin. Moralinizin daha yüksek kaldığını ve hayata daha huzurlu ve pozitif baktığınızı göreceksiniz. İknanın Psikolojisi isimli kitabın yazarı Robert Cialdini, yaptığı araştırmalarda sabahları TV’de ‘kaza haberleri dinledikten sonra’ arabasına binip işine gidenlerin kaza yapma riskinin TV seyretmeyenlere oranla çok daha yüksek olduğunu kanıtlıyor. Felaket tellalığı yapan medya haberlerini minimum oranda okumanızı/seyretmenizi öneririm.
Kriz döneminde iş bulmak normalden daha uzun çekebilir ama mümkün ve bir imkan kapanırken diğerinin açıldığını hatırlayın. Buna inanın. Geniş düşünün, tüm imkanları değerlendirin, sadece eskiden yaptığınız işlere değil, başka geçici işlere de bakmayı ihmal etmeyin.
Küçükkaya’nın söylediği diğer genelleme şöyle: ‘Şu anda Amerika’da insanlar dışarıya yemeğe çıkmıyor. Yerkürenin her yerinde “proje finansmanı durmuş” halde, yani yatırım yapılmıyor.’ Böyle bir genellemeyi nasıl yaptı bilemiyorum. Amerika’da insanların dışarıda yemek yemediğini hangi istatistiğe dayanarak söylüyor? Tüm yatırımların durduğunu gösteren hangi kaynağı mevcuttur? Yatırımlarda yavaşlama olmuştur ama dünyadaki tüm yatırımların durduğunu söylemek ne büyük sorumsuzluktur. Okuduğunuz haberleri sorgulayın. Her okuduğunuz haberi, sadece gazette de bir köşe yazarı yazdı diye alıp hafızanıza kaydetmeyin. Sorgulamayı ve muhakeme etmeyi öğrenin. Araştırmayı, farklı perspektifleri okumayı ilke edinin.
Bu tip haberleri okuyup dünyanın sonunun geldiğini düşünmemiz çok muhtemel. Böyle bir durum yok. Çalışmaya, çabalamaya devam ediyoruz. Her kriz gibi bu krizi de atlatacağız. Durumun ciddi olduğunu bilmek önemli ama bu duruma bakıp da ‘eyvah, mahvoluyoruz, çıkış yok, çıkış çok uzakda’ tarzı düşünmek sadece kendimize daha çok zarar verir.
Dönem üretken ve yaratıcı olma zamanı. Her zamandan daha fazla yaratıcı olmamızı gerektiriyor. Kısıtlı kaynaklarla daha üretken olmayı başarmayı gerektiriyor. Öyleyse, krize körükle gideceğimize daha çok düşünelim, üretelim ve yaratalım. Çözümler düşünelim, çözümü başkalarından beklemek yerine kendimiz çözümün birer parçası olalım. Bilelim ki, zor zamanların üstesinden gelmek insanın doğasında var. Yaşam mücadelesini bırakmamak aydınlığa çıkmanın en temel yolu.
18 Comments
Canan
Fatmanur hanim ben Boston’da yasiyorum 5 yildir. Buradaki televizyonlarda reklamlarin sayisi azalmis durmuyor, disariya cikan yiyen alisveris yapan insanlar sanki hep ayni sayida duruyor. issiz kalanlar sanki bi sekilde gecimlerini saglayabiliyor gibi. ama hakim olan duygu korku sanirim. ya bende isimden olursam korkusu cok baskin
Kerim Arsan
Türkiye krizi kötü yaşayacak özellikle 2009 yılında. Ekonomistlerin hepsi aynı şeyi söylüyorlarsa bir bildikleri vardır herhalde. Fatmanur hanıma katılıyorum, dönem kısıtlı imkanlarla daha yaratıcı olma zamanı. Sorun imkanların ne olduğunu bulmakta belki, çünkü bu zamanlarda imkanları görebilmek zorlaşıyor.
Zafer
Paniğe kapılmamak mümkün mü bilemiyorum. İşten çıkartmaların çok sık olduğu bir dönemde insan işinden olmaktan krokuyor işinden oluncada yeni iş bulamamaktan. sizin sosyal sorumlulukla ilgili yazınızı okudum biraz önce ne güzel yazmışşsınız. keşke şirketlerde sizin gibi insanlar çoğunlukta olsa
selim
Fatmanur hanım görüşlerinize aynen katılıyorum. Bildiğim kadarıyla insanın dikkati aşırı uçlarda yoğunlaşıyor. Ölüm, kaza, ekonomik kriz gibi olumsuz taraftaki haberlerde reyting kaygısından dolayıdaha da uca çekilerek felaket boyutunda veriliyor. Dikkat ederseniz artık birçok kanal ana haber bülteninin ortasında reklam veriyor. (Sadece TRT1 in olduğu zamanları hatırlıyorum. Saat 20.00-21.00 arası anahaberler yayınlanırdı. Reklam da olmazdı felaket haberleride. Memleketteki ve Dünyadaki olumsuz gelişmelerde verilirdi. Ancak abartmadan ve izleyenlerin piskolojisini bozmadan.) Bu basının genel bir sorunu.
emremp
Gayet doğru tespitler yalnız medyadaki, insanlardaki negatif düşüncelerden kaçmaya çalışmak pek mümkün olmuyor.
Uğur Özmen
Yine güzel noktalara parmak basılmış.
Medya zaten olumsuzluk ve belirsizlikle beslenir. Finansal Kiralama şirketinde çalıştığım dönemlerde öğrendim. Eğer seçim yaklaşmışsa, medyanın yatırımları artar. Sonra sürekli belirsizlik ve olumsuzluk satılır. Böylece ayrıntıyı öğrenmek için gazete satın alınır. Ulusal medyada da, yerel medyada da durum aynı.
Gelelim kriz sırasında davranış biçimine… Düşünmek, çözüm üretmek (dikkat: fikir yaratmak demiyorum), bu çözümü detaylandırmak ve ÇALIŞMAK.
Endişeye kapılmayı çok doğal karşılayan arkadaşlara da sözüm var. 2000 Kasım – 2001 Şubat krizi sırasında iyi yönetilmiş bir şirkette çalıştım. Önceki konumlama sayesinde kriz sonrasında maaşı artıran ve ikramiye veren sayılı kuruluşlardan birindeydim. Ben bile eleman çıkarttım. Sürekli krizden bahseden, yarın ne olacak psikozuna giren, etrafını sürekli olumsuz duruma getiren bir elemanı gönderdim.
Bırakın kriz psikozunu, Fatmanur’un son paragrafını uygulayın.
Eren Kumcuoğlu
Kendi işimi kurmayı düşündüğüm ve kendimce girişimlerde bulunduğum şu günlerde sıkça duyduğum bir söz; “Aman Eren, bu kriz zamanında sakın öyle bir deliliğe kalkışma!”
“İnsanlar, hayalleri olmadan yaşayamaz” derler.
Bu belki tecrübesizlik ya da (cahilce) cesaret olacak, ama kendimi 2009 yılında kendi işine sahip bir insan olarak hayal ediyorum. Kriz ne kadar kötü geliyor olursa olsun, denemekte fayda var.
Bu durumda, elimdeki parayı kaybetmeyi, umudumu kaybetmeye yeğliyorum.
Uğur Abi’nin dediğine katılıyorum; Bir IT firmasında çalışan arkadaşım “iş değiştirmek istiyorum, ama şu kriz döneminde göze alamıyorum” deyip duruyor. Onun böyle düşündüğünü gördükten sonra içimden orada bulunmasının ne ona ne de şirkete hayrı olduğunu düşündüm.
Olumsuz hava getiren insanları uzaklaştırmak krizle başa çıkmanın başka bir yolu olabilir…
Fatmanur Erdogan
Tebrikler Eren. 2009 yılında girişimlerini bekliyoruz. Gurur verici bir atılım.
Fatmanur Erdogan
Eren, Harvard Business Review’ın bu yazısı senin için faydalı olabilir… Performance persistence in entrepreneurship…
http://hbswk.hbs.edu/item/6045.html
http://hbswk.hbs.edu/item/6045.html
Eren Kumcuoğlu
Çok teşekkürler. Kaydettim, uygun zamanda hemen inceleyeceğim.
Pingback: Bir köşe yazarı dedi diye alıp hafızanıza kaydetmeyin at kuponadam
arzu pınar
bir iş görüşmesinde, televizyon izlemediğimi söylediğim için elenmiştim. meslek iletişimci olunca, bu sözümü garip bulmuşlardı.(hoş sonrasında ben reklamlar duygulara dokunmalı demem de tuz biber ekti. onlara göre bilgi vermeliymiş???)
tvnin bir propoganda aracı ve felaket tellalı olduğunu bilerek, seçtiğiniz belli programları izlemek ve mesaj bombardımanına kapılmamak gerek.maalesef pek çok yazar, programcı hiç bir bilimsel temele dayanmadan, araştırmadan korku kültürünü körükleyen haber yapmaya devam ediyorlar. bu kadar kolay ikna olmayalım .
Sedef
Arzu, iletişim sektöründeysen tv seyretmiyorum demek epey negatif algılanıyor malesef. oysa ki sektörü düzeltmek için atılan adımlar ne kadar minimum düzeyde insan hayret ediyor. tv seyretmemeye devam etmen ama bunu görüşmelerde belkide dile getirmemen lazım ne dersin?
Uğur Özmen
Ben de “TV seyretmiyorum. Reklamları hiç seyretmem” diyen bir iletişimci adayı ile görüşmüştüm. O saniye toplantı bitmişti.
Şimdi de aynı fikirdeyim. Görüşmemiz o saniye biter.
murat doğan
Blog çok hoşuma gitti güzel bir çalışma olmuş ellerinize sağlık.
Kriz konusunda Londra da mba yapan bi öğrenci olarak (2/3 bitti sayılır :D) bi de ing.işlet bitirdim. yarımda economist sayılırız. İzninizle biraz kendi düşüncelerimi yazmaya çalışacağım ama cidden hedefe odaklanarak yazmak zor zaten sosyal bilim 2*2 =4 değil. Yazılarım yanlış anlaşımaması temennisiyle…kendi görüşlerimi belirten nacizane fikirlerimdir.
Krizin patlak vermesini olağan kapitalizmin döngüsü olarak zaten görüyor ve biliyoruz. her on yılda bir oluşuyor ve olaya müdahil olan devletlerin çabalarıyla
(Hamdolsun Teğet geçtii Oley!!!! demiyolar en azından ciddiler ve dalga geçmiyolar)
bir sektör desteklenerek krizden aşılıyor.
Bir önceki kriz mortgage etc. desteklenmesi ile aşılmış izlenimi veriyor çünkü bu kriz in asıl patlak yeri mortgage ise bunun kullandırılmasında bir hata var gibime geliyor.
Avrupada baktığımızda kriz çok sert hissediliyor.
Türkiye ye tatile geldim insanlar kanıksamıslar krizleri.
Kültürün etkisi olabilir mi var bence atıf yapayım fatmanur ablanın kore de ki uçak kazalarına…(Blog u biraz okudum 😀 Abla dedim ama ne diyeyim 24 yaşındayım. Gencim yakışıklıyım dinamiğim dibçik gibiyim:D)
Asıl konuya dönersem krizin olmasının sebebi insanların buna inanması.Ve şüphesizki capitalın para kazanma isteği
zaten paranın dini imanı milliyeti etc hiç bir şeyi yok kriz parası olana çok buyuk imkanlar sağlamakta. kolay para
Bizim strategic planning hocası john rooney’in tespitine yer vermek istiyorum Şöyle demişti” arkadaşlar eğer ben geçen sene oxford st. çıkıp Lehman Brothers batacak deseydim beni direkt akıl hastanesine kapatırlardı.yani şunu diyorum ki yürüyen merdivende herkes solda duruyorsa sağda durmanızın bir manası yok (stand on the right!!!)
İnsanların olaylar karşısındaki ortak tutumları
kapitalistlere göre olması gereken bir olgu kriz sonucunda etkin ve verimli olmayan firmaların darwin in doğal seleksiyonuna göre elenmesi kendilerini bu duyguyla tatmin ediyolar ve kişisel huzur duyuyolar. buna gülüyorum çünkü sıra yine marks a geliyor sistem kartelleri besliyor daha sonraki gelen yıllarda diseconomies of scale den pat kriz.bir sürü örnek var.
ingiltere merkez bankasından çalışmış uzman economist peter hocama bakınız diyordu bugün kü zenginlere dünde zengindiler fakirler de dün de fakirlerdi bu konuya fatmanu abla katılmayacak bir marketing ci olarak duyar gibiyim ne diyorsun murat sen ya diyor şimdi bana ve google örneğini verecek yıl 1997 ve bir otomabil garajında başladı uzun yolculuk gooogle marka — diesel —-
yarattığı markalar pr çalışmaları şirketlere kazandırdığı paralar şüphesiz ki marketing de büyük ve sevdiğim bir bilim.(p. kottler. principles of mk)
genel le yapıyorum Ünlü filozof şöyle diyor genellemelerin hepsi yanlıştır hatta bu bile…
hiç bir şeye kara ya da ak demiyorum gri diyorum.
ama oyunu kurallarına göre oynamak lazım.So
enjoy the capitalism
yanlış anlaşıldıysam özür dilerim kendi çabımda bir şeyler yazmaya çalıştım blog sahibine bana bu imkanı verdiği için teşekkür ediyorum saol fatmanur abla varol
kolay kolay bir şeyler yazmam ben gaza geldim.
Anıl
Gazetelerde her ne kadar genelde batiyormuşuz gibi gösterilse de işe alım yapan şirketler, yatırım yapan şirketlerde var. bunların bazısı yansıyor ama bazılarıysa derinden işlerine devam edip böyle polemiklere sokmuyorlar şirketlerini. ekonomiler böyle döner. yapılan yanlışların cezasını ödeme döneme. hayat iyiyken kimse ses çıkarmaz, kötüleşince teslim bayrağı olmaz:)
Gaier
This is probably the very best article that ever cross my reference. I do not see why anyone should disagree. It might be too simple #for them# to comprehend…anyway nice work i am coming again here for More Great Stuff!!
Debi
That article so interesting, is completely sufficient. A very nice blog!