Şans, tesadüf yoktur diyor danışman büyükler. Yokmuş öyle şans diye bir şey, yarattığımız herşeyi kendimiz yaratıyormuşuz. Herşeyi. Başarılarımızın tek mimarı bizmişiz. Aklımız, yaptıklarımız, attığımız adımlar hep kendimizin eseriymiş. Doğru şeyler yaparak, şansı kendimize çekiyormuşuz. Öyle diyor bir grup büyüğümüz…
Ben şanslı bir insan olduğumu düşünenlerdenim. Ama her şansı kendimin yarattığını düşünmüyorum. Önüme fırsatlar çıkıyor. Bir kısmını farkediyor, iyi yönde kullanabiliyorum. Hayatta başardıklarımın hepsini kendi çabalarımın, çalışmalarımın, emeklerimin sonucu olduğunu düşünmek bana komik geliyor.
Hayatta tesadüflere inanıyorum. Hayatımızı tesadüflere ve şanslara bırakacak kadar geniş olmanın pek faydası olduğunu da düşünmüyorum. Fakat bu aralar merakımı cezbeden bir konu var: o da –hayatta her başarının ardında kendimiz olduğuna inanmanın, hayattaki tüm başarılarımızın tek sorumlusunun kendimiz olduğunu düşünmenin, narsist kişilikler yaratmada nasıl bir etkisi olduğu.–
Tanıdığım bir dolu başarılı insan, milyoner, milyarder, şirket sahibi kişiler hep şanslı insanlar olduklarını söylediler. Diyorlar ki “biz çabalıyor, istediklerimizin peşinden gidiyoruz ama her başarımızın arkasındaki tek etkenin kendimiz olmadığına inanıyoruz”. Şansım yağver gitti diyorlar. Başarılı insanların belli bir karakteristik yapıları olduğu kuşkusuz. Richard Wiseman, şanslı kişilerin davranış modellerini incelemiş, forbes’a yazmış bunların ne olduğunu. Sizde burdan okuyun.
Birde ruhani kişisel gelişim camiası var: onlarında çoğu “yoktur tesadüf diye birşey” diyor. Sensin diyor herşeyin sebebi. Kişiye güç kazandırmak, psikolojisini kuvvetlendirmek ya da işinde odaklanarak performansını yükseltmek için söylenen bu sözler, insana “kontrol sende” mesajı veriyor zihinsel olarak. Çünkü beynimiz kontrolde olmayı seviyor. Kontrolümüz dışında gelişen olaylarda tedirginlik yaşıyoruz, belirsizliklerden hoşlanmıyor beynimiz. Öyleyse, tesadüf ve şans yok demek, sorumluluğu bireye yüklemek, bir yerde işe yarıyor.
Bir de tabii dünyada kontrol edebildiğimiz olaylar var, kontrol edemediğimiz olaylar da var. Başaramadığımız her olayda suçu kendimizde aramak, bizi ruhsal bir düşüşe sokabiliyor. Bu zamanlarda da kontrolün elimizde olmadığı olayları farkedebilmek ve sorumluluğun kendimizde olmadığını bilmek, bizi rahatlatıyor. Hatta öyle ki, başarılı insanların bir karakteristiği de bu: yani, başarısız oldukları her olayı kendi sorunları haline getirmemek! Ne enteresan ikilem, değil mi?
Örneğin biliyoruz ki iki insanı birbirine yakınlaştıran en önemli faktörlerin başında mekansal (fiziksel) yakınlık geliyor. Ilkokulunuzun 3. katında okuyor olmanız, o dönemde doğmuş ve o bölgede oturanlar arasından oluşan sınıfınızdan birileriyle tanışmış olmanız, nasıl sizin başarınız oluyor? Dostluklarımızın oluşmasının tamamen kendi çabamız olmasından kaynaklanması kendimizi iyi hissettiriyor bize. Aynı katta okuyan kişilerin dostluk kurmasının daha mümkün olduğu ihtimalini düşünmek, bizi pek de memnun etmiyor tabi. Buyrun, Psychology Today’ın bu çalışmasına bir göz atın.
Örneğin, şizofreni hastalarının genelde yılın ilk 6 ayında doğduğunu biliyoruz. Şizofreni çocuğu olan anne babaları, çocuklarının doğum tarihini iyi ayarlamaları için uyarmak faydalı duruyor bu durumda, ama şizofren çocuğu olanlar sizce bu şansı hakettiklerinden dolayı mı durum böyle? Sarhoş bir sürücünün yarattığı kazaya kurban giden insan, kendi hatasının mı kurbanı her zaman?
Insanoğlu ne zaman kendini bu kadar yüce ve büyük görür oldu?
Eskiden, tanrılara inanılırdı, onlara tapılırdı ya. Şimdi de insanoğlu kendine inanıyor, kendine tapıyor galiba. Ah evet, bu bir tesadüf değil elbette…kendi ektiklerimizi mi biçiyoruz ne?
11 Comments
alper yıldız
@Cengiz Demir, belki de o fırsatı kendi yaratmıştır. ortada faili meçhul bir skandal var neticede.
Cengiz Demir
Zamanlı bir yazı olmuş. Baykal’ın skandalı, Kılıçdaroğlu’na yaradı. Şimdi adama şanslı değil de ne denir? Fırsat açıldı ve fırsata kondu. Bu fırsatı kendi yarattı diye bakabiliriz, o pzisyon için dört dönüyordü ama be kardeşim skandal patlamasaydı adam daha çok beklerdi o koltuğu.
Nihat Solmaz
Kişilerin, cinsiyeti, ait olduğu zümre, yaşadığı yer, rengi gibi bir çok unsur muafakiyetinde etkin olurken; böyle bir önermede bulunmak ancak ve ancak “Narsizm” ile açıklanabilirdi. Hoş bir yazı olmuş
Sibel Alpman
Bilimsel olarak belki hiçbirşey tesadüfi değildir. Herşeyin bir açıklaması olabilir. Bireyin her yaptığını bilinçli ve stratejik yaptığını düşünmekse aptallık olurdu sanırım. Bravo diyorum, başka da birşey demiyorum.
Ertuğrul
Hayatta tesadüfe inanmam.
Şans ise kişinin karşısına çıkan fırsatlara hazırlıklı olma durumudur. Herkesin karşısına çıkar ama çok azı fark eder.
Nagihan
Hep ilkokulda yanı sınıfta eğitim hayatına başlayıp sonra çok başarılıların yanında hiç bir yetkinlik edinmemişleri düşünmüşümdür. Sanki herkesin eşit şansı vardı ve eşit bilgi temelleri atılmıştı. Ne oldu da bugün farklı noktadalar? Ne yapılsaydı durum değişridi? Aynı kelebek etkisi filmindeki gibi, ufacık tesadüfler tüm hikayeyi değiştirir miydi? Ben şansın; etrafta dolaşanın ayağına geleceğine inanıyorum. Eğer iş üstündeyseniz, algınız açıktır ve fırsatları görebilirsiniz. Ama o fırsatların ortaya çıkması tamamen kısmettir. Değerlendirebilmek ise başarıdır. :))
Yiğit
Her zamanki gibi harika bir değerlendirme ve gözlem. Üstelik yine diğer makalelerle desteklenerek, ufkumuza katkıda bulunacak yeni makalelerle de tanışmamız sağlanmış. Teşekkürler…
Ha bir de eğer bu yazıdan sonra halen şans yoktur veya önemli değildir diyenler varsa Malcolm Gladwell’in Outliers’ına da göz atmalarında fayda var.
Gozde
Çok iddalı yorumlarda bulunulmuş. İnsanlara sosyal yapı içindeki yerleri verili geliyor. yani sizin bunları değiştirme şansınız çok kısıtlı.Ne kadar etrafta dolanırsanız dolanın bazı olanaklar ya da şanslar bulunduğunuz düzeyle ilgili. Bence bu konuda sosyal sermaye ile ilgili yazıları okumalarını öneririm yorum yapanların. Yapılan araştırmalara göre Amerika’da yaşayan Latin kökenli insanların yaptıkalrı işlerin büyük bir çoğunluğunun temizlik işi olması tesadüf ya da şans değil. çünkü bu göçmenler ancak Kendilerinden önce gidenlerin Amerika’da bildikleri sınırlı sayıdaki işten haberdarlar. Nihat beye katılıyorum. Sonuç başarılı olan insanlar tüm başarılarını kendi çabalarına atfediyorlar. klasik bir atıf hatası. zaten iddalı yorum yapanlarda kendilerini çok başarılı görüyorlar ve sizin yazınızda belirtiğiniz gibi aşırı derecede narsistler. ama sonuç olarak iş dünyası kendini yaratan insanı istiyor di mi? yanılsama dünyasında iyi oyuncuların altın kuralı bu. çaba ve emek her kapıyı açar di mi:)))
Pingback: Tüm başarılarımızın tek mimarı olacak kadar narsist olabilmek mümkün mü? | KendiniGelistir.Com
İlşad
Ben “şans”a inanıyorum 🙂 Karmaşık bir konu ama; evet, şans diye bir şey var ve çok etkin.
Bu arada, herkese “Asrın Vebası: Narsisizm İlleti” kitabını tavsiye ederim, konuyla biraz ilgisi var 🙂
protein tozu
bence hersey sansdan ibaret