Haklısınız.
Dünyanın her yerinde bu böyle.
Türkiye ise bu konuda muhteşem noktalarda!
İki seçeneğiniz var. Kendinize güveniyorsanız, ayrımcı bulduğunuz iş ilanlarına başvurmayın. Yani yaş, görünüş, kadın erkek tercihli ilanlara başvurmayın. Bu tip ilanlar bir şirketin yapısı, kurumsallığı ve kurum kültürü hakkında çok şeyi ele verir. Size uymuyorsa, başvurmayın. Bu davranışınızın çok büyük bir avantajı var. Şirketlere iş arayanlar olarak ‘senin bu kültürünü reddediyorum’ diyorsunuz. Başarılı şirketler müşterilerini dinleyen şirketlerdir. Ama müşterinin hareket etmediği noktada değişim mümkün değildir!
İkinci seçenek bu ayrımcılığın olduğunu kabul etmek ve bu bilinçle iş aramaya devam etmek. Burada yapacak bir şeyinizin olmadığını kabul ediyorsunuz demektir. Bu önemli bir başlangıç. Size gücün karşı tarafta olduğunu hatırlatır; ‘gıcık olduğunuz halde’ iş başvurusu yaptıysanız seçimi sizin yaptığınızı gösterir. Dolayısıyla kabullenmekten başka seçiminiz bu noktada yoktur. Önemli olan ayrımcılık olup olmadığına kafanızı takmadan iş için en doğru insan olduğunuzu anlatabilmektir.
Zor olan da budur.
Capital dergisi bu sayısında Jack Welch ‘Ayrımcılığı Aşmak Kolay mı?’ başlıklı bir yazı vermiş. Üstelik Amerika gibi ayrımcılığın çok daha medeni düzeylerde olduğuna inandığımız bir ülkenin en başarılı yöneticisi şöyle diyor: ‘Deneyimlerimize göre, eğer prestijli bir üniversiteden mezun değilseniz ve beyaz ırktan biri değilseniz ciddiye alınma ve yükselme şansınızın olduğunu söylememiz zor. Ne yazık ki deneyimlerimize göre bu mümkün ama çok çok zor.’ Durumu anlamanız açısından faydalı olduğuna inandığım için söylediklerini aynen aktarıyorum: ‘Toplumda hala çok köklü önyargılar var. Pek çok şirket de bunun yansıması olarak ‘geleneksel şirket normlarına uygun’ kişilere daha fazla kariyer avantajı sağlamayı sürdürüyor.Afrikalı asıllı Amerikalı bir üst düzey yöneticinin söylediği gibi ‘İşe almadan sorumlu yöneticiler yalnızca bir kendine benzerlik ekskliği nedeniyle bile huzursuz olabilir.Kendilerine benzer insanlarla ilişki kurmak isterler.’ Bu da sizi şirketler dünyasındaki kariyer rekabetinin dışına atmaz, ama geriden başlamanıza yol açar. Bu açığı kapatmanın bildiğimiz tek yolu açık ve önüne geçilmeyen bir yetkinlik göstermektir. Çünkü şirketler her şeyden çok kazanmayı ister.’
4 Comments
Filiz Arıcan
Türkiye şartlarında iş ararken ilk seçeneği zaten elemek lazım.Çünkü gazetede veya internette gördüğüm bütün ilanlarda prezentabl(bunun bizim ülkemizdeki anlamı malum) insanlar aradıkları yazıyor.Daha önceki yazında da söylediğim gibi ülke şartları işle ilgili durumlarda insanları hep seçilen tarafta olmak zorunda bırakıyor.Kim bilir belki de avrupa birliğine gireresek:) durum biraz değişir…
Eren Kumcuoğlu
Prezentabl yazmazlarsa olmuyor çünkü. Anlamını biliyorlar mı? Önemi yok, gene de yazmak zorunda hissediyorlar kendilerini.
http://alteregom.blogspot.com/2007/10/pilesentablal.html
En güzeli kendimizi istediğimiz iş pozisyonlarına göre gereğince donatıp işverenlerin karşısına o şekilde çıkmak. Tabi bu birikim ile gerçekleşen bir durum. En çok istediğim şey de işverenlerin karşısına pazarlık gücünün tamamen bende olacağı bir pozisyona gelip çıkmak.
Fatmanur Erdogan
Eren verdiğin link gerçekten çok hoş bir örnek. Gülmekten bende kırıldım. Birde ne noktası ne de virgülü olan, gramer hatalarının en doruklarda olduğu bu tür ilanlar “kesinlikle gelin bizimle çalışın” dedirtiyor.:)
mustafa zeyrek
ayrımcılık , nerede durduğunuza göre değişebilen bir yorum olabilir
en kısa sürede en doğru çalışanı seçmeyi hedef seçen bir yönetici için bu tür kıstaslar bir derecelendirme ve eleme süreciyken
bu elemeye tabii tutulan kişi için bir ayrımcılık , şans tanınmama , önyargı olarak algılanabilir