Profesyonellerin Kariyer Yolculuğu
Yazan: Uğur Özmen, Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Kariyer Yolculuğu’nda çıkan Hazım Ellialtı ve uzmanlık konusundaki yazılar üzerine “İşini iyi yapmak” konusunda aklıma gelen bir anıyı, yorumlar bölümüne kısmen eklemiştim.
“işini iyi yapmak” deyince, hep CEO’ların örnek gösteriliyor. Ben da başka bir örneği anlatmak istedim.
ODTÜ İşletme Bölümü’ndeyken, Bilge Doruk (zamanla kendisine “Bilge abla” dedik) Bölüm Sekreteriydi. Hocalarımızın bir çoğu (Kamil Kozan, Halil Çopur, Osman A. Ataç) ABD’de master ve doktora yapmışlar, ODTÜ’ye geri dönmüşlerdi. Onlar öğrenciyken, Bilge abla yine o görevdeydi. O, Bölüm Başkanları’nın değişim dönemlerini sancısız geçirmesini sağlayan en önemli unsurdu.
Doğal bir otoritesi vardı. Odasının kapısı her zaman açık dururdu. Ama “öğrenci giremez, şu anda sınav yazıyorum” dediğinde, en yüzsüz öğrenci bile görünmeyen duvarı aşıp içeri girmezdi. (O zamanlar PC olmadığı için, hocalar sınav sorularını el yazısı ile hazırlarlar, teksir makinesinde çoğaltılması için “stensil” isimli kağıtlara yazılmak üzere, Bilge ablaya teslim ederlerdi.)
Biz mezun olduk. Aynı dönemde Bilge abla da emekli oldu.
Daha sonra, Price Waterhouse’un bir projesinde bir araya geldik. Biz (bugünün BİYESAM –Bilişim Yazılım Eser Sahipleri Meslek Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Zafer İnkaya ve ben çömezdik . Bilge abla ise Proje Yöneticisi David’in asistanı.
O dönemden hatırladıklarım:
Uzun bir ingilizce metnin yazılması gerekiyordu (PC yok. Herşey elle yazılıyor, sonra daktiloya çekiliyordu). Zafer okuyor, Bilge abla aynı hızla yazıyor. Otuzuncu sayfalara gelindiğinde, Bilge abla Zafer’i uyarıyor:
“bu kelimeyi baş kısımlarda başka bir kavram için kullanmıştın”.
Zafer, kontrol ediyor.
Bilge abla haklı çıkıyordu…
Sonradan öğrendik ki, yıllar önce ODTÜ’de akademik olmayan çalışanlar için bir sınav yapılmış. Bazı Amerika üniversitelerinden doktoralı olanların geçemediği sınavdan en yüksek notlular arasında Bilge ablanın olduğunu…
Yıllık iznimizden döndüğümüz bir gün, David ile karşılaştık. Bir kaç dakika ayak üstü sohbet ettikten sonra yerlerimize oturduk. Bilge abla bizi uyardı:
“Koridorda David’le karşılaşmış olsanız da Proje Yöneticisi’ni resmen ziyaret etmeniz ve “izinden döndüm, işimin başındayım” diye bilgi vermeniz gerekir. Siz izindeyken her hangi bir değişiklik olup olmadığını da öğrenirsiniz.”
David’in odasının kapısına geldiğimizde de bir hatırlatma yazısı bulduk:
“Siz yokken annesi kaza geçirdi. İngiltere’ye gitmesi gerekti. İçeri girince “geçmiş olsun” demeyi unutmayın”.
Proje ekibinde, bizden birkaç yaş büyük Ali (takma) isimli bir arkadaş da çalışıyordu. Ali, o yıllarda “gıcık” kelimesinin tam bir örneğiydi. Herkesi sürekli gıcık etmeyi, insanları bir şekilde huzursuz ve rahatsız kılmayı meziyet sanıyordu. Bilge abla buna katlanamayıp istifa etmek istediğini David’e söyledi. David, Ali’yi çağırıp şöyle dedi:
“Eğer Bilge hanım giderse, sen de gidersin. Eğer Bilge hanım, “Ali giderse kalırım” derse, yine gidersin.”
Ali yalvar yakar oldu. Bilge abla istifa etmekten vazgeçti ama Ali’nin gitmesi için de ısrarlı olmadı.
Çömezlik dönemimizde Bilge abladan aldığımız dersler, daha sonraki iş yaşamımızda hep yardımcımız oldu.
Kısaca demek istediğim, “Başarının ölçüsü CEO olmak değil. Yönetici asistanı olarak da herkesin beyninde “işini iyi yapan” olabilirsiniz.
Uğur Özmen’in Diğer Yazıları
14 Comments
engin
Hay ağzına sağlık güzel yazı keyifle okudum teşekkrler
Fırat
İşimizi iyi yapıyoruz da, gören olmayınca farketmiyor
Tamkarışık
vay be ne Bilge Abla’ymış. Daktilo işi acayip etkiledi beni. Bazı insanlar hani derler ya “bu iş için doğmuş” diye. o da öyleymiş demek. Ne şanslı ki o ortamda çalışmış ve Bilge Abla’yı tanımış. Acaba kaç Bilge Abla var da kıymeti bilinmiyor…
güzeldi zevkle okudum 😉
Tuncay Tuncer
Ben Alanyalıyım. Orada doğup büyüdüm ve babamın bana orada yaşarken her zaman tek bir telkini vardı. “Çöpçüysen bile, Alanya’nın en iyi çöpçüsü olmak için çalışacaksın. Hiç bir zaman sıradan olma, işin ne olursa olsun, insanların seni hatırladıkları kadar büyüksün. Bu da İşini iyi yapmakla olur” Bu yazı bu sözleri bana bir kez daha hatırlattı.. Teşekkürler..
Zafer
Deneyimlerinizi aktardığınız için teşekkürler. Yazıyı zevkle okudum.
@Fırat Bey,
Eğer gerçekten işinizi iyi yapıyorsanız, bir şekilde ön planda olmanı gerekiyor diye düşünüyorum. Bana göre siz, öyle olduğunuzu varsayıyorsunuz (Ya da işverenlerinizin işine gelmiyor). Ya da olaya şu yönden bakalım. İşinizi iyi yapıyor olabilirsiniz, ancak işinizi iyi yapmak bazen yetmeyebilir, bu ölçüden sonra “farklılık” yaratma adına ne yaptığınızı merak ediyorum.
Fırat
@zafer: farklılık yaratma adına birçok şey yapabilirsiniz hatta süper politik de olabilirsiniz ama lobiniz güçlü değilse istediğin kadar başarılı ol beş para etmez!
Uğur Özmen
İşinizi, yukarıda anlatılan Bilge abla kadar iyi yapıyorsanız gören olmaması mümkün değil.
İşini iyi yapan örneğim, Bilge abla ile sınırlı değil. Marangoz da gördüm. Tanıştığımda, sadece kendisine iş yaptıran mimar tarafından biliniyordu. 3 sene sonra, İstanbul’un en bilinen zenginleri sıradaydı. Bana bir yıl sonraya zaman verebiliyordu. Neden mi, işini iyi yaptığı için…
Başka bir yorumda şöyle yazmıştım. “Başarısızlıklarını bahaneleştirmeyenleri işe alırdım”… Bence “lobi gerekiyor”; “süper politik olmak”; “gören olmayınca farketmiyor” cümleleri üzerine yeniden düşünmek, tercihan bu kalıplardan sıyrılmak gerek. Bunlar, “kazanan kişi” (winner) kalıpları değil.
Belki de sizin “iyi” tanımınız ile, “beklenti düzeyi” arasında fark vardır.
Pingback: Websites tagged "abla" on Postsaver
Pingback: Uğur Özmen » Blog Archive » Belirsizlik ve planlama
Pingback: Uğur Özmen » Büyüyünce koltuklu olaca’m
Celil
Deneyimleriizi paylaştığınız için teşekkürü bir borç bilirim ..
ilknur
ya abi bu internet nezaman bulmak istediğimizi verecek
zeliha tutucu
Bilge’yi kaybettiğimizi öğrendim. Çok üzüldüm. Değerli bir insandı. Işıklar içinde yatsın.
semih elhan
Uğur bey teşekkűr ederim kuzenimi ne kadar zarif anlatmışsınız bizde abla derdik teşekkűr ederim evet maalesef kaybettik saygılarımla