“Algı herşeydir. Algı gerçekliktir.” Reklamlarda bize empoze edilen “doğru” bu yönde.
“Algılar önemlidir” yerine algılarımızı herşeyin üzerinde tutmaya alıştığımızda bazen ortaya kaos çıkıyor. “Ben öyle algılıyorsam, öyledir. Öyleyse, değişmesi gereken sensin, ben değil!” Bu mantıkla işin içinden çıkmak rahat olduğundan ve sorumluluğu tamamen karşı tarafa attığından, tercih edilmesinin sebeplerinden birini de teşkil ediyor mudur acaba?
Algılar önemlidir. Ancak, kendimizi ve olayları doğru sorgulamadan algılarımıza inanmayı ve ona göre hareket tarzımızı seçmeyi öğrendiysek, gelişmenin de kısıtlı düzeyde olacağını söyleyebilir miyiz?
Emre Konuk algılarımızı nasıl sorgulayabileceğimiz konusunda çok güzel bir açıklama yapmış. Konuk, nedensel mantık ile ilgili 3 garip durumdan bahsediyor. Bunlardan ilki, insanların nedenden sonuca gitme eğilimi. Diğer ikisi ise, daha çok olayın duygusal boyutundan kaynaklanan çarpıtmalar olduğunu söylüyor.
İş ortamlarında takım oyunu dediğiniz durum bazen aynı bölümün çalışanları ile diğer bölümün çalışanlarına karşı oynanır. Bir bölümün takımından birileri yanlış yapsa da hatalı olsa da, objektif düşünme ve davranma yerine, karşı takım elemanları hedef alındığından, takım ya da kişi çıkarları ön planda olduğundan, yanlış olanı seçme ve savunma eğilimi artabiliyor. Konuk şöyle bir örnek veriyor:
“ Bir kişi direkt olarak bize zarar veriyorsa, bir arkadaşımıza zarar verdiği duruma göre onu daha çok sorumlu tutarız. Veya bir arkadaşımıza zarar veriyorsa, bir yabancıya zarar verdiği duruma göre, o kişiyi daha fazla suçlarız gibi. Yani verilen zarar bize ne kadar yakınsa, bunu yapan kişiyi sorumlu tutma eğilimimiz o kadar artar. Yani sonucun duygusal önemi, olayın nedensellik bağını bizim için o kadar kuvvetlendirir.”
Algılar önemlidir. Ne var ki, algılarımızın doğruluğunu sorgulamadan hareket etmek, hem takıma hem de kendinize zarar verir. Sorgulanmadan, yüzeysel algılarla hareket etmeye güzel bir örnek Susan Boyle ve onu değerlendiren jüri/izleyici. Iyi seyirler…
4 Comments
Çipotle
Bu muazzam bir video. Özellikle kadın yaşını söyleyince hemen buruşturdular yüzlerini. Türk şirketleri de görmeli. İş başvurularına yaş sınırlaması koyarak bir yere varılmıyor, ama kırk fırın ekmek lazım doğru işe doğru insan bulmaya çalıştığını iddia eden insan kaynakları yöneticilerine
Egitisim Kariyer Enstitusu
Çipotle kesinlikle katılıyorum. Yaş sınırlaması çoğu zaman çok manasız kalıyor.
Kerem Can
Biraz olayı derine götürücem belki ama bu algılara tutum insanı çok zedeleyebiliyor. Aynı zamanda algılarımızı nasıl eğitebiliriz ben tam emin değilim. Bizler galiba algılarımıza çok güveniyoruz. Kendimize de. Biraz bencilce belki!!!
Anlaşmazlıkların belki temeli de burada yatıyordur.
Berfu
İnsan olmanın doğasında bunlar gibi daha bir çok yanılgı var malesef. Mesela Susan Boyle videosunu ilk olarak ana haberde izlemiştim. Medya, Türk insanının algısının acıma duygusuna bağlı olduğunu çok iyi biliyor. İzlediğimiz videoda hiç bahsedilmeyen Susan Boyle’ın 27 yıl annesine baktığı, çocukluğunda öğrenim güçlüğü çektiği için okuldan atıldığı gibi detayları ekranın ortasına yerleştiriveriyorlar. Bunun birçok örneği mevcut. Oysa Britain’s Got Talent programında biz bunu defalarca gördük. Ön yargı, beklentileri düşürmek ve izleyiciyi daha çok etkilemek. Bence bu örnekte konuyla örtüşen, seyirci üzerine oynanması. Naçizane…