Hayatının bir döneminde kariyer endişesi yaşamamış bir profesyonel yok. Günümüzdeyse, istediğimizi elde edebilmek ve edemeyecek olmamız ihtimaliyle yaşadığımız yoğun bir kariyer endişesi de söz konusu.
Alain de Botton, her zaman olduğundan çok daha fazla kariyer endişesi yaşıyor olduğumuzun altını çiziyor. Olmak istediğimizle olabildiğimiz arasındaki fark büyüdükçe, endişelerimizin de arttığını belirtiyor. TED’de yaptığı bu muhteşem konuşması bizleri 20 dakikalığına gerçeklerle başbaşa bırakıyor.
Alain de Botton, kariyer endişelerimizin ilk sebebini “snoblar” tarafından çevrelenmiş olmamıza bağlıyor. Snobu şöyle tanımlıyor:
“Sizin hakkınızda küçük bir bilgi elde edip, bu bilgiyi tüm kişiliğiniz hakkında yargıya varmak için kullanan kişi”.
Günümüzde en büyük snobluğunda “ne iş yaptığımızla” ilgili olarak ortaya çıktığından bahsediyor. Yaptığınız iş ve ünvana göre sizi değerlendirip, sizinle konuşmaya devam edip etmeyeceklerine karar veren bir dolu snobun hayatımıza negatif etkisinden bahsediyor.
Endişelerimizi yaratan sebeplerden bir diğerinin de, paradoxal bir şekilde, bizim için hoş olan bir duygu olması. Bu duygu “kariyerimizde başarılı olacağımıza yönelik duyduğumuz ümit.”
Bize sürekli söylenen şey “istediğimiz herşeye sahip olabileceğimiz ve istediğimiz her şeyi başarabilecek kapasiteye sahip olduğumuz.”
Hemen hemen her kaynak bunu pompalıyor.
Bu elbette çok güzel bir duygu ve bizlere “eşit olduğumuz” hissini de veriyor. Bu da elbette beklentilerimizi artırıyor: istediğimiz pozisyona ulaşabilmenin hepimiz için mümkün olduğuna inandığımızdan, bu beklenti gerçekleşmediğinde bizde huzursuzluk yaratıyor.
Eşitlik duygusu yaratan birçok şey de var giyim kuşamımızdan tutunda nerelerde tatil yaptığımıza kadar. Ama eşit olmak istesek de bir türlü eşit değiliz.
Temelde hepimiz eşit olsak da hepimiz modern toplumlarda tabu olan “özenmek” duygusuna sahibiz. Birbirine benzeyen insanlarda özenme duygusu daha yoğun yaşanıyor. Örneğin iki kişi yaş, özgeçmiş, kariyer ve özdeşleştirme açısından ne kadar birbirine yakınsa, özenme duygusu o derecede artıyor. Eğer enerjin varsa, bir iki firkin varsa herşeyi başarabilecek olduğumuza inandırılıyoruz.
Bu noktada meritokrasi’nin varlığı ortaya çıkıyor. Meritokratik toplumlar, yeteneğin, enerjin ve azmin varsa, istediğin herşeye sahip olabileceğini öğütler. Buna inanırsan, en yükseğe tırmanabilirsin. Acı olan şu ki, buna inanıyorsan, o zaman, zincirin en alt kademesindeysen, orada olmayı hak ettiğin için orada olduğuna da inanırsın. Yeterince yeteneğin, azmin ve zekan olmadığını düşünürsün. Yukarı tırmanamadıysan, başarısızlığı hak ediyorsun demektir. Yukarıya çıkmak yetenekse, çıkamamak da yeteneksizlikle özdeşleşiyor. Bu da başarısızlığı çok daha acı ve kaçınılası yapıyor.
De Botton, bir toplumun gerçek anlamda merikokratik olmasının mümkün olmadığına değiniyor, çünkü hayatta bir dolu tesadüfler mevcut. Hastalıklar, ölümler, kazalar gibi…
Eskiler, başarılarında “şanslı” olduklarını dile getirirlerdi. Oysa şimdi, başarılar hep “kendi çalışma ve gayretlerimiz sonucu oluyor” diyoruz. Eskiden tanrılara tapılırken, artık insanlara tapar olduk. Kendimizi yücelttikçe yücelttik. Bakıyoruz, gelişmiş bireysel toplumlarda intihar oranı en yüksek. Sebebi ise, başarılarında “kendinlerini sorumlu tutup” başarısızlıklarında da “kendilerini sürekli sorumlu” tuttup, başarısızlığı kişisel aldıklarından kaynaklanıyor bu durum.
Doğaya yönelişimizde işte bu yüzden: kendimizden, içimizdeki trajediden ve rekabetçiliğimizden kaçmak.
Kısaca kendiniz için başarının tanımını yapmanızı ümid ederim. Hayatta her konuda başarılı olmak mümkün değildir. Her kazanç bir kaybı beraberinde getirir. Her erdemli kişi bilir ki, başarı ve başarısızlık elele hareket eder…
16 Comments
mustafa
Ha şöyle! Azcik gerceklerden bahsedelim di mi ama!
( Sozum bu blog haricindeki — yazida da belirtildigi gibi bir sekilde dayatilmaya calisilan, pompalanan — yaygin anlayisadir. Yanlis anlasilmasin.)
Tülin
Bu video gerçekten harikaymış. 3 kez üst üste seyrettim (anlamadığım için değil, çok etkilendiğim için)
Vildan
Alain de Botton sadece kıtaplarıyla değil sunumuyla da bizleri fethetti.
Bu sunumu bizle paylaştığınız için teşekkür ederiz Fatmanur hanım. Gerçekleri görmek ne kadar hoş olmasa da hayatımızı daha güzel ilerletmek açısından farkındalığımızı artırmalıyız
Yiğit
Meritokrasiye alternatif ne olabilir ki? Üretken olabilmemiz için daha çok şey başarabileceğimize inanmamız gerekir. Yoksa üretkenlik düşer. Bu da istenen bir durum değil.
Ceyda
Burada şans ile kadercilik arasındaki farkı göstermek lazım belki de. Bende şansa inanıyorum. Başarılı olmamın sebeplerinin biraz da şanslı olmama bağlıyorum ama bunu söylediğimde sanki kaderciymişim gibi algılandığını da görüyorum.
Kadercilik boşvermişliktir bence. Şans ise önüne düşen imkanı kullanabilmektir. Bir yetenek gerektirir. Boşvermeyip, şansı avuçlamak demektir.
Pralin
Yigit dogru bir noktaya temas etmis. Baska cozum ne olabilir ki? Ya da yavas yasamlari kabup etmek ?
Ozenmekten ote karsilastirma yapmanin en buyuk sorun olduguna inananlardanim. Ozenmek, yapma durtusu verir. Kiyaslamak da ayni durtuyu verir ama mutsuzluk ve huzursuzlukla birlikyte
Beyza
Kesinlikle katılıyorum. Eşitlik fikri hoşumuza gidiyor ve olurmuş zannediyoruz ama mümkün değil. Batı toplumları kadar en azından eşitliğe biraz daha yakın olsak o da yeter aslında
Aslı
Alain de Botton’un bu kadar esprili olduğunu bilmezdim. Oysa kitapları pek bir ciddi.)))
Kerem
Başarıyı hep kendi çabamız olarak kabul ediyorsak başarısızlığı da aynı kabul edebilmeliyiz. Şansa inanmıyorum deyip, başaramamızı dış faktörlere bağlayamayız. Güzel bir yazı olmuş.
Filiz
İstediğimiz her şeye sahip olabiliriz aslında çünkü her birimizin isteği farklı. Kimisi Genel Müdür koltuğu istiyor kimisi memur kalmak. O yüzden ne düşlüyorsak o oluyor, buna inanıyorum.
Pingback: Kariyer Yolculuğu « Contain – Parlak Fikir,İnovasyon,Trendler,Yeni bakış açıları!
Papatya
Sanirim hepimizin iyice kulaklarini acarak dinlemesi gereken bir konusma. cok etkileyici. cok gercekci. hayaller dunyasinda takilmamanin da onemini vermis.
berk
Yazı tam zamanında ve çok güzel olmuş. Tebrikler!
nilgün
Buda da acının olduğumuz ve olmak istediğimiz yer arasında farkın çok olmasından kaynaklandığını söyler…
Kadir ;Arda KOS
Çok güzel bir yazı olmuş. Alain de Botton bir harikaydı!
Kadir Arda KOS
Çok güzel bir yazı olmuş. Alain de Botton harikaydı!