Yaklaşık 10 yıldır, profesyonellere ve öğrencilere iş görüşmesi koçluğu veriyorum. Bu süreç içerisinde danışanların deneyimlerinde çok net bir durum söz konusuydu. İş görüşmesi yapan yöneticilerin kendini “güçlü” ve görüşmeye çağırdıkları kişileri de “güçsüz” taraf olarak konumlandırmayı tercih ediyor olmaları ve kullandıkları amatör görüşme tekniklerinde bir nevi “ben üstünüm sen değilsin” anlayışının hakim olduğunu ortaya koyuyordu. Bu tutum iş arayanı iş arıyor olmasından dolayı daha az değerli görme eğilimini de beraberinde getiriyordu.
Özellikle yeni mezunlar ya da 2-8 yıl iş deneyimine sahip olanlar iş görüşmeleri arkasından sudan çıkmış balığa dönüyorlar. İşverenlerin yeni mezunlardan dünyaları bekliyor olması, karşı tarafı değersizleştirmesi bu yöneticilerin yönetici özelliklerinde çok ciddi sorunlar olduğunu göstermekte. Gençlerin iş dünyasında ve hayatta öğrenmeleri gereken şeylerin olduğu kesindir, çünkü hepimiz öğrenerek ve zamanla bir yerlere geliyoruz. Karşısında ki insana önce insan olduğu için değer gösteremeyen bir yönetici, kanımca profesyonelliğin temelini ıskalamıştır. Umuyorum, bu tür şirketlere boyun eğmemeyi öğrenen ve bu tür şirketleri tercih etmeme cesaretini gösterenlerin sayısı giderek artar. Değişim istiyorsanız, tercihlerinizi ona göre yapmayı öğrenmelisiniz.
Bugün sizleri Serkan Yasin isimli kariyeryolculugu.com okurunun bir makalesiyle başbaşa bırakmak istiyorum. Serkan bizimle iş görüşmeleriyle ilgili deneyimlerini paylaşıyor.
“Işverenler Ne Aradığını Biliyor Mu? (Serkan Yasin)
Hemen hemen birçok sektörde işsizlik var. Fakat bunun en yoğun görüldüğü alanlardan biri de iletişim sektörü. Peki ilanlarda aranan şartlar sizce akla yatkın mı?
Birçok iş deneyimim oldu. 26 yaşındayım. Fakat Türkiye’deki iş ilanlarını görünce geleceğe ait korkularım artmaya başlıyor. Sadece iletişim alanına ait ilanlarda sorun yok, genel anlamda tüm iş ilanlarında sorun var. Birçok iş ilanında şuna rastlıyoruz:
…Lisans mezunu, 5 yıl deneyime sahip, Erkek ise askerliğini tamamlamış, 27 yaşını aşmamış, Çok iyi derecede her programı kullanabilen, Herşeye sahip…
Bu nasıl oluyor anlamak mümkün değil. Bu ülkede üniversite bitirme yaşı nedir? Nereden 27 yaşını aşmıyorsunuz ve 5 yıl deneyiminiz oluyor?
Bunlar çoğumuzun sorduğu sorular.
Bir de işin deneyim boyutu ilginç. İş en iyi iş yerinde öğrenilir. Doğal olarak gittiğiniz iş yerinde bazı prosedürlerin öğretilmesi gerekir. Herkes deneyim bekliyor fakat kimse işe alıp öğretmiyor. Bu nasıl olacak?
Tabii ki birey kendini geliştirecek. Fakat merak ediyorum şu an meşhur bir çok gazeteci, tv programcısı, halka ilişkiler ve reklam uzmanı, yönetmen, oyuncu, senarist vb.. zamanında kimse bunların elinden tutmadı mı? Tek başlarına mı geldiler bu yerlere? Hiç sanmıyorum. Peki bu deneyim yüzünden birçok insanı elemek niye?
Ülkemizdeki iletişim fakülteleri pratik eğitim mi verdi 4 yıl boyunca? Kim nerede bu deneyimi kazanacak?
Ben de fakültemde okul gazetesinde çalışmıştım ama piyasada işler farklı dönüyor. İşe girmeden iş falan öğrenilmez. Ufak yerlerde çalışıyorsunuz bu deneyim oluyor fakat büyük yerler bunu deneyimden saymıyor. Yaşınız ilerledikçe para kazanmak istiyorsunuz , yuva kurma hayaliniz var kısacası çalıştığınızın karşılığında para biriktirme amacınız var. Buna izin veren yok.
Katılmayabilirsiniz fakat emekliliğin 65 yaş olduğu bir ülkede siz insanın hayatını 27, 30 yaşında nasıl bitirirsiniz, anlam veremiyorum.” Serkan Yasin
Tüm şirketlerin yöneticileri ve özellikle Insan Kaynakları alanında çalışanların düşünmesi gereken konular bunlar. Kurum itibarını yaratmanın kurumsal iletişim departmanının işi olduğunu düşünen her yöneticiye Salim Kadıbeşegil’in “Itibar Yönetimi” isimli kitabını okumasını öneririm.
18 Comments
Murat ASLAN
Emeğinize sağlık Fatmanur Hanım ellerinize sağlık çok ama çok güzel bir yazı olmuş.
Teşekkürler.
Musa Ünalan
Hem sizin hem de Serkan’ın ellerine sağlık. Bilinen fakat önemsenmeyen çok ciddi bir gerçeğe tekrar değinmiş oldunuz.
erhanaksu
Merhaba,
Çocuk haklı.Şirketler ne istediğini bilmiyorlar.Ayrıca şu da çok doğru,deneyim iş yerinde çalışırken öğrenilir.Hepsine katılıyorum.
Zaten şöyle bir durum söz konusu,Türkiyede şirketlerin en kötü yerleri yönetimleridir.Yönetimler kötü olduğu için de işe başvuran insanlar ezilmekte ya da elenmektedir.Sevgiler,erhanaksu
cemal avcu
söylenecek pek birşey yok herşey alenen ortaya konmuş, eskiden gençler yani bizler armut piş azıma düş mantığıyla amiyane tabirle salla başını al maaşını kalıbı içerisindeydik fakat şuan kurumsal kimliği olduğunu sanan şirketler bu vaziyete gelmiş durumda. Herkeste bir sabırsızlık var kimse sebad edemiyorum, kimseye yardım etmek yada eğitmek vb. destekeler vermiyor hep daha fazla para kazanma hırsı, halbuki şirketlerin misyonları genelde ülkelerine en yüksek verimli ve eğitimli katmadeğeri yaratma çabasındaydı, öyle değilmiydi yoksa?!
Fatmanur Erdogan
Çok kritik ve doğru bir noktaya temas etmişsin Cemal.
Serkan’ın mesajı aynı zamanda bize şartların zor olduğunu da gösteriyor. Yeni jenerasyonlar yönetimleri ele aldığında bakalım değişim ne kadar gerçekleşebilecek… cesaret ve insiyatif alabilmek işte bu yüzden önemli.
Cüneyt
Serkan arkadaşımız benimde içinde bulunduğum bir konuya değinmiş. Yeni mezunum ve iş bulamıyorum. İşe alınmama sebebim iş tecrübemin olmaması. Yazı hazırlayanlardan teşekkür ederim.
Fatmanur Erdogan
Merhaba Cüneyt,
Işverene bilginin kuvvetli olduğunu gösterecek ne tür çalışmalar ypıyorsun? Sürecinde sana fayda sağlayacaktir… Bol şanslar,
Haldun
“Karşısında ki insana önce insan olduğu için değer gösteremeyen bir yönetici, kanımca profesyonelliğin temelini ıskalamıştır.”
ne kadar güzel ve anlamlı bir cümle.
Teşekkürler Fatmanur Hanım
serkan yasin
Fatma Hanım, yazımı yayınladığınız için çok teşekkürler. Destek veren herkese de teşekkür ederim. Evet cidden zor bir süreç. Sabretmemiz ve çabalamamız gerekiyor.
Saygılarımla
er
serkan beye yürekten katılıyorum bende bu süreçten geçtim ilk süreçler nedense çok sıkıntılı geçiyor sanki siz okuldan mezun olunca belli bir tecrube ile mezun oluyorsunuz, iş hayatı ile okul arasında ilişki nedense kurulamıyor tercube zamanla kazanılan değer olduğu ne yazık ki unutuluyor.
Ferit
Arkadaşım Serkan,bahsettiğin konunun üzerinde çok derin düşünülmesi gerekir.Biz ülkemizde Üniversiteyi okuyarak hata mı yaptık? sorusu akla gelmiyor değil… Öyle bir sorun var ki bu sorunun çözümü bilinmeyenli denklem sistemlerinin en zorlarından daha da zor. Çünkü bazı insanların rahatının bozulmaması için oluşturulan sistem, geri kalan bütün vatandaşları kurban ediyor… İşsizlik dert ama asıl sorun ülkenin gelecekte bu yükü nasıl kaldıracağıdır… 65 yaşında emekli olanları beklemek ve üniversiteyi bitiren bir insanın 5 yıl iş deneyimi ve 27 yaşından yaş almamış olmak gibi saçma kriterler çok gülünç,ayrıca derin kaygı verici.Esenkalın
mustafa
Interaktivitede asmis bir blog.
Gonderiye yorum yapanlarla birebir / yakindan ilgilenme, dunya’da kac blogta var acaba?
Ozellikle de blog temasi insan kaynaklari ve takipci sayisi da bir kitle yiginina denk olanlar arasinda?
Cok tesekkurler.
Fatmanur Erdogan
Merhaba Ferit,
Bu alanda gerçekten çok ciddi sorunlar var. Umarım kendinizi bu sorunlardan arındıracak kendi yetkinliklerinizi ortaya koyabilecek çalışmaları göstermek çabanızdan vazgeçmezsiniz.
Ben inanıyorum ki üniversite mezuniyeti “iş bulmak” dan çıkıp iş kurmak olarak anlam değiştırdiğinde şirketler biraz daha kendilerine çeki düzen vereceklerdir.
serkan yasin
Bugün işşizlik cidden farklı boyutlarda maalesef. Bugün tanıdığım benim gibi iş arayan bir çok arkadaşım maalesef internet üstünden iş aramaktan vazgeçmiş durumda. Herkes tanıdık bulmak için uğraşıyor. Zaten tanıdığım iyi pozisyona gelen diğer dostlarımda işi netden değil, akrabaları vasıtasiyla bulmuş durumda.Ferit Bey size katılıyorum Üniversite okuyarak hata yaptık mı, bende düşünmeye başladım. Ben 2008 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden derece ile mezun oldum.Bugün ben okurken 2004 yılında liseden sonra üniversiteye giremeyen ama iyi kötü bir ofise kapak atmış arkadaşlarıma bakıyorum, hepsi ben okurken yükselmişler. Ben 4 yıl üniversitede okurken,onlar şef olmuş, müdür olmuş. 2000’li yılların başında ve öncesinde üniversite sınavını kazanamayanlara herşeyi kaybetti gözüyle bakıyordu bu toplum. Algı şu an tamamen değişti. Artık Öss’yi kazanmak çok önemli değil. Bir işin ucundan tutayımda yeter mantığı yerleşti. Şimdi birçok kişi bizim gibi üniversite mezunlarının durumunu görüp, gerek yok okumaya diyor. Maalesef “Tüh, ne yazık size.” örneği olduk çıktık. Tabii ki Fatma hanımın dediği gibi umudumuzu yitirmeyelim ve direnelim. Ama benim gibi hiç bir yerde tanıdığı olmayan mezunlar, net başında iş aramaya devam etmek zorunda.Birinin insafına gelirsek iş bulacağız.Herkes için hayırlısı olsun.
Saygılar
Mumin
Daha önce “İşveren nasıl eleman ister” ve “Çalışan nasıl patron ister” başlıklı iki yazı yazmış ve her iki açıdan da tarafsız olarak gözlemlerimi aktarmıştım. İşverenlerde bir eleman alalım her işi yapsın, fazla masraf olmasın düşüncesinin yanında ben sana maaş veriyorum, sen benim kölemsin demeye varan beklentiler varken çalışanlarda işimi yaparım başka şeye karışmam, saat 6 da kapıdan çıkarım, patron benim işime karışmasın ben en iyisini bilirim gibi farklı düşünceler yer alıyor genellikle. Bu durumda işveren beklentileri ve çalışan prensipleri çatışıyor, birbirlerine uygun olmadığı için de huzursuz iş ortamları doğuyor. Tabi bunun öncesinde yukarıda anlatıldığı gibi bir eleme sürecinden de geçmiş olmak gerekiyor. Yeni mezun ama 5 yıl tecrübeli çalışan isteyebiliyorlar.
Zaman içerisinde bu durum ne yazık ki iyileşmesi gerekirken daha da kötüye gidiyor diye düşünüyorum. Çünkü her geçen gün nitelikli/niteliksiz iş arayanların oranı katlanarak büyüyor ve elimi sallasam elli çalışan bulurum mantığıyla her geçen gün biraz daha seviye düşüyor.
http://blog.erakbas.com/isveren-nasil-eleman-ister
http://blog.erakbas.com/calisan-nasil-patron-ister
Ahmet Saygı
Çok güzel bir yazı, kaleminize sağlık.
cenk aladağ
Aslında işveren de haklı iş arayan da haklı işveren para veriyorum en iyisini almalıyım diyor iş arayan emek veriyorum diyor. Serbest bir piyasa olduğuna göre arz taleb dengesi bu piyasaya yön veriyor şuan çok fazla işsiz olduğu için işverenin çok umrunda değil.
Bunu çözmenin temel yolu üniversiteleri düzeltmek ben şahsen bugunun işadamlarıyla türkiyenin bir yere gidebileceğini sanmıyorum çünkü sanayimiz tamamen giderleri minumuma indirip katma değeri düşük işleri ucuza yapmak yani diğer bir deyişle fason ve montaj üzerine kurulu. 155 üniversite bunun en iyisinden en kötüsüne kadar eğitim bazısında iyi bazısında kötü ama asıl konu bizde girişimcilik zihniyeti yok hiç iş kuracağım diyen yeni mezun gördünüz mü her gün haberlerde devlet iş kurana bilmem kaç milyar teşvik verecek diye okuyprum sonra bakıyorum teşvikleri alanlar yine büyük köklü firmalar oysa istihdamın temeli ufak şirketlerdir.
Kısacası ben artık türkiyeden ümidimi kestim bunu çözmenin tek yolu girişimciliği artırmak ve teşvikleri ufak girişimcilere vermektir.
özer kara
Üniversite yıllarımda ev arkadaşım benden önce mezun olmuş, haliyle iş arama sürecine başlamıştı. Yazıdakine benzer biçimde askerliğini yapmış, iş tecrübesine sahip eleman arayan firmalar ile karşılaşmış ve olumsuz geri dönüşlerden dolayı sıkıntılı bir hale bürünmüştü. En son gittiği yerde de aynı beklenti ile karşılaşınca, deyimi yerindeyse patlamış ve “Askerlikten önce iş vermiyorsunuz, gidip gelsek dönüşte iş tecrübeniz yok diyorsunuz, biz nasıl iş bulup da çalışacağız?” minvalinde gayet samimi ve içten bir tepki koymuştu. Bu tepkiyle de işe alınmıştı.
Gerçekten işverenler ne aradıklarını biliyorlar mı acaba?