E-ticaret / perakende şirketi e-bebek.com genel müdürü Halil Erdoğmuş, geçenlerde işe alım sürecinde yaşadığı bir hayal kırıklığı ile ilgili bir makale kaleme almış. Makalesini LinkedIn’de yayınlamış. Makalenin başlığı “Gidene Kal Demek”. Makaleyi muhtemelen iletişimcileri ele almıştır ama düşüncenin özü kendisine aittir.
Makale dikkatimi çekti. İş arayan ve işveren arasında yıllardır ve çözümsüzce yaşanan inanılmaz bir çekişme var. İlk defa Genel Müdür seviyesinde bir yöneticinin bu konu hakkındaki serzenişlerine şahit oldum. Bu yüzden ne yazmış olabileceğini merak ettim.
Halil Erdoğmuş’un kendisi için önemli olan bir işe alım sürecinde canı yanar. Maruz kaldığı durumdan hiç ama hiç hoşnut kalmaz.
Konu kısaca şöyle gelişir:
Müdür pozisyonu için e-bebek birini işe almak istiyor. Birini seçiyorlar.
Kişiye iş teklif ediyorlar ama aday işi kabul ettikten sonra hali hazırda çalıştığı şirketin kendisine daha iyi bir teklif sunması dolayısıyla, eski iş yerinde kalmayı tercih ettiğine dair bir mesaj yolluyor.
Halil Erdoğmuş ve e-bebek şirketi de bu duruma pek bozuluyor.
Sonra Erdoğmuş, “çalışırken iş değiştirmek isteyen çalışanlara öneriler” hazırlıyor. Mesela bu olayda Erdoğmuş’a göre aday e-bebek şirketinin zamanını yemiş oluyor ve bunun hoş olmadığını dile getiriyor.
Sonra bir de şirketlere öneride bulunuyor.
Onlara da çalışan birisi istifa ettiğinde ona “gitme, kal” diyen işverenlere “Bırakın gitsinler, kal demeyin.” önerisinde bulunuyor.
Makalesini şiirsel bir tonda Nietzsche’nin hayatı sorguladığı şiirlerden biri olan “Hayat” şiiriyle bitirmiş. Tabi şiirin sadece makaleye uygun olan satırları alınmış. Makale’nin bütününü buradan okuyabilirsiniz .
Halil Erdoğmuş’un sunduğu önerilerin anlamlı olduğunu düşünüyorum. Ancak bazıları öyle güzel ki, bu önerileri önce şirketler hayata geçirse ne güzel olur diye düşünüyor insan.
Neden mi? Çünkü güçlü olan tarafın sorumluluğu her zaman daha yüksektir.
Şirketlerin işe alım süreçleri yerlerde sürünürken, şirketlerin yaşadıkları bu hayal kırıklıkları belki adayların durumunu anlarlar diye umutlandırıyor insanı. Fakat bazı şirketler bu durumlar karşısında gelişme göstermek yerine adaylara daha da katı kurallarla yaklaşabiliyorlar.
Şirketler her seviye işe alımlarda nasıl bir manipülasyon yapıyorlar insanın aklı duruyor. Halil bey’in “vakit kaybı” diye nitelendirdiği durumu iş arayışında olan binlerce “sorumluluklarının bilincinde” insan çok iyi anlıyordur. Şirketlerin umursamaz ve duyarsız tutumları karşısında adaylar sadece vakit kaybı değil aynı zamanda öz saygılarını dahi yitirebiliyor.
İK departmanlarının KPI’larına görüşmelere katılan tüm adayların sürece dair belli kriterlerdeki görüşlerinin sonuçları konsa, düzelme bir nabze yaşanabilir.
Bugün Türkiye’de beyaz yakalı işsizliğin tavan yaptığı bir dönemde, şirketlerin işten çıkarmalarla uğraştığı, işe alım süreçlerinden yüksek oranda memnuniyetsizliğin olduğu, şirketlerin futursuzca adaylara “güçsüz işe muhtaç yaratık” muamelesi yaptığı ve iş memnuniyetinin düşük olduğu bir ülkede, bu makale fena halde yetersizdir. Öneri vermek yetmez, ne yaptığınızı, ne planladığınızı ve kendi süreçlerinizdeki memnuniyet oranlarını da verebilmelisiniz. Ayrıca, başka bir şirkete, çalışanına kal dediği için ne kadar hata yaptığını anlatma çabası, adaya olan öfkenin adaydan hınç alma girişimi olarak algılanabilir.
Ayrıca gidiyorum diyene neden kal denmesin ki?
Kal diyebilmek kimi zaman hatayı kabul edebilmek demektir. Hatanın telafisi için gerekli değişikliklerin yapılacağı konusunda adım atılacağına dair hareket edebilmektir. Suçun sadece gidende değil, kalanda da olduğunu kabullenebilmektir. Ve evet, herkese göre değildir. Özellikle de Türkiye gibi “hem suçlu hem güçlü” davranışın bol olduğu ülkelerde…
Erdoğmuş diyor ki, “kal dedğiniz kişiler 8-10 ay içerisinde istifa ediyor”. Yani kal demeyin diyor. Bu düşüncesi bazı durumlar için mutlaka geçerlidir ama her durum için geçerli olmayabilir. Düşünsenize bu 8 ay içerisinde şirket muhtemelen çalışana verdiği sözleri yerine getirmiyordur. Yani kal diyecekseniz, sorumluluğunuzun bilincinde olmalısınız. Çoğu zaman sorun çalışanda değil, şirketin liderlerinde ve yönetimindedir. Bu tür durumlarda şirketlerin hata oranının çalışan hata oranından çok daha yüksek olduğunu tahmin ediyorum. Hatta şu araştırmaları da ilgilenenlerin okuması için şuraya bırakayım.
Bir Nietzce olmasa da Sezen Aksu ne demiş:
“Gitme kal yalan söyledim
Doğru değil ayrılığa daha hiç hazır değilim
Aramızda yaşanacak yarım kalan bir şeyler var
Gitme dur daha şimdiden deliler gibi özledim”
İşin şakası bir yana, Türkiye’de en önemli şey satış olduğundan ve konu diğer alanlara geldiğinde “canımızın istediği gibi” hareket etmek ya da “fikrim geldi” diyerek iş yapmak “ok” olduğundan, bu makalenin neden farklı bir perspektife sahip olması gerektiği kimsenin umrunda olmamış. Bununla birlikte makalenin altındaki yorumların daha da düşündürücü olduğunu düşünmeden edemedim.
Şimdi sizi iki konuyla baş başa bırakayım.
E-bebek kimdir?
Öncelikle, bir çalışan neden e-bebek şirketini tercih etsin ki? E-bebek hakkında ne biliyoruz ki?
Aslında bu makale bize e-bebek şirketinin bir yerde kolay vazgeçilebilir bir şirket olduğunu anlatıyor.
E-bebek algı ve itibar araştırmaları yaptırıyorsa, sonuçlarını merak ediyorum. Çünkü e-bebek bir perakende şirketi olmanın dışında pek de paydaşları ile iletişimi kuvvetli bir şirket değil. Tıpkı Türkiye’deki diğer e-ticaret şirketleri gibi. Hatta bu al-sat olayını dahi e-ticaret sektörü pek çözebilmiş durumda değil. E-bebek hakkında yazılıp çizilen yorumlara bir bakmak faydalı olacaktır. Bu yorumlar, e-bebek şirketinin önce kendi içindeki problemleri çözmesi gerektiğine işaret eder nitelikte.
İletişim Neden Stratejisiz Bir Hiçtir?
İletişim stratejiniz bütünsel değilse, etkisi düşük olur ya da hiç olmaz. E-bebek şirketinin marka bilinirliğinin fena olmadığını ama tanınırlığının düşük olduğunu tahmin ediyorum. Eğer e-bebek bu olayı kendi lehine çevirmek isterse ve bir adayın zamanlarını yediğini düşünmek yerine kurumsal marka iletişimini stratejik yönetmeye odaklanırsa, çok daha faydalı olur.
2 Comments
Serkan
Neden kaldı yerine, neden bana gelsin hem çok daha pozitif hem de gelişime açık bir soru. Buradan da adayın neden kalma istediğini anlıyoruz. 🙂
Fatmanur Erdogan
kesinlikle