Yükselme kaygınız varsa, yaptığınız işe odaklanmaktan vazgeçmiş olabileceğinizi hiç düşündünüz mü? Düşünmediyseniz, şimdi bu konuda kafa yorma zamanı.
Yaptığınız işte çok iyi hatta en iyi olduğunuzu düşündüğünüzde hala yükselememekten yakınıyorsanız, o zaman bunun neden kaynaklandığına bir bakmak lazım. Burada gerçekçi olmak esas. Yani, doğrularınız nelerdir, biliyor musunuz? Biliyorsanız, çözüm yollarını üretmeye başlarsınız.
Yaptığınız işte başarılı olduğunuza inanıyor ve işinizi seviyorsanız, ruhunuz da özgürdür aslında. Yetenekli olduğunuzun bilincinde, yapabileceklerinizin ve gücünüzün farkındaysanız, zincirlere bağlı hissetmezsiniz. Çünkü sizi iten güç yükselme tutkusu değil, yaptığınız işin daha iyisini yapabilme arzusudur.
Hayal ile başlıyor bazı şeyler aslında. Bu doğru, ama hayal etmek yeterli olmuyor. Daha iyisini yapmak için tutkulu olmak da gerekiyor. Bu tutkuyla hareket, hayalleri gerçeğe çeviriyor. Üstelik her insanın hayal gücü de yüksek olmayabiliyor. Hayal gücünüz yüksek değil diye tutkusuz olduğunuzu sanmayın. Hayal etmeden de istediğiniz yolda ilerlemek mümkün. Geleceğinizi bugünden tasarlamak zorunda değilsiniz.
Geleceği tasarlamak harika birşey. Bunu yapabilenleri alkışlıyor, ilgiyle izliyoruz. Bizlere yol gösteriyor, olabilecekleri, hayal dahi edemeyeceğimiz dünyaları bugünden görmemizi, her zaman anlamasak da bilgilenmemizi sağlıyorlar. Bizleri heyecanlandırıyorlar. Ama siz bu gruptan değilseniz, rahat olun. Strese sıkıntıya girmeye gerek yok. Hepimiz aynı yolda yürümek zorunda değiliz, çünkü her birimiz birbirimizden farklıyız.
Hepimiz geleceği ya da kendi geleceğimizi tasarlayarak ilerlemek durumunda değiliz. Her birimizin yetenekleri, ilgileri, istekleri farklı derecede ve düzeyde. Bazen geleceğimiz günün getirilerini doğru değerlendirebilmekle, bazense hayatın akışının bir neticesi olarak önümüze geliyor. Tam olarak nereye gittiğimizi bilmesek de, içimizdeki bir güç bizleri harekete geçiriyor. Bir de bakıyoruz ki geleceğimiz şekillenmiş! Bizse onu ancak geri dönüp baktığımızda anlamlandırabiliyoruz. Yani zaman içerisinde geleceğimizi şekillendirip, tutkularımıza kuvvet veriyoruz.
Bunu niye yazıyorum? Ortalıkda dolaşan tonlarca “ideal” tavsiyeleri dinleyip, bu yetkinliklerin sizde olmadığını düşünerek, kendinizi daha çok strese sokmayın diye. Her şey bir zaman, bir süreç. Başarılı olmak aynı olmak değil. Kendi başarı kriterlerinizi kendiniz seçmeyi ihmal etmeyin diye…

6 Comments
Eğitişim Kariyer Enstitüsü
Çalışanlar işlerini mükemmelleştirme çabası içerisindeyken zaten yükselme adına en büyük adımı atmış oluyorlar.
Uğur Özmen
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki başkasına güven / kendine güven sırasının bir çok konuda geçerli olduğunu düşünüyorum.
Önce başkasını anlar insan, sonra kendini anlar.
Önce başkasını sever, sonra kendini sever.
Kendi başarı kriterini koymadan önce birkaç aslan öldürmüş olunmalı… Yoksa hep başkasının başarıları ardında koşar insan.
(Unutmadan… Eline sağlık. Kendi başarı kriterini koymayı, giderek onu yükseltmeyi anlatmalıyız gençlere.)
Erhan
Gençleri basın ve medya böyle yapıyor. Yani gençlere konuşulması gereken basın ve medyanın üzerlerindeki etkisidir. Sizin sözünüzü burada dinlerler ve giderler ama basın ve medya her an her yerde yanlarında. O basın ve medya ki toplumsal hırs ve özendirmeyi gözler önüne seren, insan nefsiyle oyuncak gibi oynayan ve bundan deli gibi para kazanan, gençleri gazlayan yerler. Siz geçici olarak burdasınız, sizin yazınızı unutacaklar, ama basın ve medyayı asla unutamayacaklar. Hedefiniz bence gençler olmamalı, cesaretli olup kendi camianız üstüne gitmelisiniz.
Fatmanur Erdogan
Her iki tarafın da değişimi ve gelişimi için üzerime düşeni yaptığımı düşünüyorum Erhan. Yazılarımda bunu görmek çok mümkün.
Erhan
İnsanın doğasında hırs ve sabırsızlık vardır. (Kaynak: Kuran-ı Kerim)
Fakat insanın doğasında hırsın ve sabırsızlığın olması bize bunların ilelebet öyle kalması gerektiğini göstermiyor. Bizden beklenen, bu dünya sınavında bu hırsı ve sabırsızlığı yenmek. Birşeyler yapacağız ki, birşeyleri hak edeceğiz.
İstanbul trafiği bile kafa şişiren kornalarıyla insanların bu sınavda sabırsızlıklarıyla başarısız kaldıklarını gösteriyor.
Yazınıza konu olan yükselme ihtirasları da iş dünyasını kaplamış ve en son gençleri de kapsamış “hırs” olgusunu açıkça ortaya koyuyor. Ne yazık ki, hırsıyla yaşayan ve basın ve medya ile birlikte bunu teşvik eden iş dünyası bu dünya sınavında başarısız yönde ilerliyor.
İnsanlar bu dünyada daha ne amaçla bulunduklarını dahi bilmiyorlar. Hırs ve sabırsızlık onlar için gayet doğal durumlar. Bunlar doğalarında var, fakat insanlar öyle kalmalarını da doğal karşılıyorlar.
Açıkça soruyorum: Sizce hırs ve sabırsızlık iyi şeyler midir?
Sabırsızlık için bana katılan çok olmakla beraber, birçok kişi hırs için iyidir, gelişim sağlar diyecektir. Ama şunu unutacaklardır ki, hırs başarı getirse bile bu çoğunlukla bencil bir başarıdır ve günümüzde bu başarı için birilerinin mutlaka kaybetmesi gerekir. Başarılı olursunuz hırs ile fakat, farkında olarak veya olmayarak bazılarının canını yakarsınız.
İnsanların canını yakmak iyi birşey mi?
Diğer yönden, hırs paylaşımı önler, rekabeti ve düşmanlığı ateşler. Bunlar iyi midir?
Hırs ve sabırsızlık bir kirdir, atalım artık, dostça ve huzurlu yaşayalım.
Gençler bunları okusun, Fatmanur Hanım.
Ve insanlar modern dünyanın popüler alanlarındaki kitaplarının dışındaki şeyleri de okusun.
O iş dünyası, basın, medya ve eğitim sistemi de bu pırıl pırıl gençleri jokey gibi kamçılamasın artık.
Bu doğrultuda bir yazınız oldu mu, bilmiyorum…
Zeren
Bir öykü tadı var bu yazıda.
Bir fotoğraf var. Geçmişini yüreği ve zihni ile gözden geçiren. Geleceğinde başarılı, yaratıcı ve cesur olmak isteyen.
Sadece hırs ve sabırsızlık değil, tüm duygular var öyküde: başarı, tutku, güven, mutluluk..
Birçoğumuz yaşamışızdır bu duyguyu bir deniz kenarı bankında, ya da bir ağaç üstünde.
Meditasyon yapar gibi..