Aslı Ergün bir Akademisyen. Uzun yıllar yurt dışında yaşamış ve dünyanın en iyi üniversitesinde burslu olarak Computer Science alanında PhD yapmaya hak kazanmış bir akademisyen. Aslı Ergün’ün öyküsü, kariyeryolculugu.com okurları için kendi kaleminden, bizlerle…
“Aslı Ergün: Herkes başarı anılarını anlatır. Kariyerinde neler yapıp nerelere geldiğini. Ben bunun tam tersini, başarısız olduğum anılarımı ve yaptıgım hataların bazılarını sizlerle paylaşacağım.
Hayata başarılı başladım. Hızlı adımlarla çıktım. Ortaokul birincisi, lise beşincisi olarak bitirdim. Çok yüksek puanla iyi bir universiteye girdim. Üniversitede bölümden iyi bir ortalama ile ayrıldım. Önce araştırma görevlisi olarak işe başladım. Ardından bir yurtdışı bursu kazanarak yurtdışına okumaya gittim. Başlangıçta yurtdışına gitmemem için etrafımda ki insanlar sorunlar çıkardı ama inatçıydım, hırslıydım. Sonuna kadar direnip yurtdışına gitmeyi başardım.
Başardım ama ne başardım bundan bende pek birsey anlamıyordum. Okuduğum bölüm esasında cok istediğim bir bölüm değildi ama iyi okumuştum, ailem tarafından onaylanan yönde iyi ilerlemiştim. Hep ailemin yanında kalmış, hep onların kurallarıyla oynamıştım. Kontrol hep onlardaydı. Özgürlük istediğimin farkındaydım ve yurtdışı eğitimi bana bunu sağlayacaktı: Güzel bir eğitim etiketi ve kendi kararlarımı kendim verebilme yeteneği.
Önce yüksek lisans eğitimi aldım. Yüksek lisans eğitimi cok zor değil. Benim gibi “ders al geç” mantığında yetişen biri için, sorun değil. Özellikle yabancı dilde alınan bazı teknik derslerde zorlandım. O zamanlar akademik kariyerin, özellikle de okuduğum alanda bir kariyerin bana uygun olmadığını gördüm. Ancak yeni fırsatlar ülkesinden geri dönmek istemiyordum ve ufakca bir sorunum da vardı: ceza faizi iki katı kadar olan bir devlet bursu ile gidiyordum, ve ödemem çok zordu. Ne yapabilirim diye düşündüm ve staj yoluyla çalısmaya başladım. Yurtdışında yapılan en eski yöntemlerden biri olan “stajerken kendini sevdir ve işi kap“ yöntemini benimsedim. Burada iki hata yaptım: para hırsına kapıldım ve hiyerarşik olarak benden üstte bulunan müdüre gereken saygıyı göstermedim. Ne kadar az bilirse bilsin, müdürüm benim müdürümdü ve bu tutumum ve haksız tavırlarımdan ötürü işimi kaybettim.
Ardında yanlış bir aşk ilişkisi sonucu sosyal hayatımı mahvettim. Borcum vardı ve kazandığım özgürlükler ve benimsediğim yaşam biçimi sebebiyle geri dönmek de istemiyordum. Bu yüzden okumaya devam ettim ve doktoraya başladım.
Eğer kendi yeteneklerim ölçüsünde hoşlanacağım başka bir alt bölüme geçseydim Doktora seçimim yanlış olmayabilirdi (komple silme bir kariyer degişimi değil, edinilen bilgiye yeniden yön verilmesi şekliyle). Ya da daha basit bir üniversite seçseydim…Seçtiğim üniversite, dünyanın en iyi üniversitelerinden ve çok başarılı öğrenciler barındırdığı için kötü öğrenci gibi görünüyordum. Doktora derslerinde bazı seyleri ya bilmiyordum ya da çok yavaş yapıyordum. Yarışamıyordum. Bu da benim moralimi bozuyor motivasyonumu azaltıyordu.
İlgimi tamamen başka sosyal yönlere aktarmıştım; başarılı görünmek istiyordum ama bunu okulumda yapamıyordum, ben de kendime yeni alanlar, başarılı göründüğüm yeni alanlar yaratmaya çalışıyordum. Başarıyı ise insanlardan topladığım ilgi ölçüsünde değerlediriyordum. Bana gönderilen bursumu kullanıyor, geleceğimi düşünmüyor, yapmam gereken sey olan, en kısa zamanda ilgi alanıma yakın bölüme geçmek için nelerin gerektiğini, nasıl ve nerelere geçebileceğimi araştırmıyordum. Kısacası lale devrini yaşıyordum.
En sonunda bursumun kesilmesi ve artık geri dönmem istenmesiyle bu gidişe bir dur dendi. Dönmeye hazır değildim, geri dönerken elimde götüreceğim ve hava atacağım bir etiketim yoktu. Öyle başım öne eğik eve de dönemezdim. Böylece rest çektim, kendim çalışır kazanırım diye düşündüm. Artık üniversitede bölüm değiştirebilecegim konusunda yeni uyanmıstım. İş buldum, bölüm değiştirdim, kendi kazandığım para ile hem okuyup hem işe başladım. Ama bu eski döneme benzemiyordu: çok zordu.
Maaşımın hepsi okul ve kiraya gidiyordu, makarnaya talim ediyordum. Aileme de rest cekmiştim, üstelik bir sürü kanuni yaptırımlar ve davalar bırakarak…
Artık tek başımaydım, ailemi yok olmuş varsayıyordum. Önce olur gibi geldi ama zamanla ailenin gölgesinin yokluğu insanı psikolojik olarak çok ortada bırakıyor. Karşılıksız olarak size destek verenin aile oldugunu anlıyorsunuz, kökleriniz gidince dengenizi kaybediyorsunuz. Arkadaslarımı ailem yerine koydumsa da bu aynı değildi. Arkadaşların ayrı hayatı vardı. Arkadaşlara bağlandığınızda, beklediğinizin dışına cıkarlarsa cok hayal kırıklığına ugruyorsunuz. Sonra onları da kaybedip kendi yalnızlığınızla kalıyorsunuz. Gurbette en büyük sorun yalnızlık, altın kafesteki bülbül hesabı. Sanşlıysan hayatını paylaşacak birini bulduysan iyi. Yoksa arama dönemine giriyorsun, bir o kadar yalnış seçenek deniyorsunuz. Ben şanslıydım, yaptığım yanlış seçeneklerden cok farklı kişilik yapısında biriyle tanıştım. Sonra da cesaretli olup ilk adımları ben attım.
Tanrıya ve şansa inanmak lazım. Tanrı ile iletişim yapısını elektronik devrelerle ana bilgisayara bağlanan mikrocipler gibi görmüşümdür hep. Senin hakkında ne kadar kötü sinyal giderse işin hep ters gider.(Bunu aileme rest çektiğimde çok yaşadım. Nice iş başvurularım olmadı. Arkadaşlıklarım sürmedi. Kişi kendi için pozitif yön çizdiğinde ve iyiligini isteyenlerce tanrıdan çözüm istenmesi halinde çözüm doğuyor. Bana da öyle oldu. Uzun süredir konuşulan bir af kanunu çıktı ve borcum mecburi hizmete döndü. Hayat arkadaşımla da beraber geri dönme kararı aldık ve yeni bir yaşama başladık.
Mucizeler oluyor. Baslangıçta “yurtdışından dönemem, o kadar çok esyam var, alıştım artık buralara, bunlarsız yaşayamam” diyen ben, kısa bir sürede mal-mülk yükünden kurtulup bir hafifliğe kavuştum. Bundan dünya malına çok bağlanmamayı öğrendim. Herşey geçici, kalıcı olan beyninde ve kalbinde olanlar.
Hayatını öğrendiklerinle kazanıyorsun. Yurt dışında gerektiğinde lise öğrencilerine matematik dersleri verdim. Yurtdışında hobby niyetine gittiğim bir kurs sayesinde Türkiyede ki üniversitemde bu alanda bir ders açtık ve bir öğrencim yapılan bir yarışmada birincilik ödülü kazandı.
Türkiye’ye döndüğümde tipik soruyla karşılaştım: “Ee, nasıl memnun musunuz, oraları arıyor musunuz?”. Her seçeneğin tabiiki avantajı ve dezavantajı oluyor. Herkesin kendi bakış açısı ve seçim ağırlıkları var. Kişinin karakter ozellikleri var. Benim için aile ön planda olduğu için diğer negatifleri azaltmaya calışıyorum. Yurtdışı deneyiminin bana kazandırdıklarını kullanıyorum. Bunlar neler mi? Kısaca bazıları: Şikayet etmeden çözüm bulmaya calışmak, işyerinde mesafeli olmak, pozitif düşünmek, bilgiye nasıl ulaşacağını bilmek, bilginin nereden elde edilecegini araştırmak, gerektiğinde ilgili kişiyle kontak kurup konuşmak, cesaretle soru sorup gerekli cevabı almak, minimal eşya ile yaşamasını öğrenmek, hava atmadan gerekli yerde konuşup yaptığın iş ile kendini göstermek….
Ayrıca daha birçok bilip de uygulayamadığım seyler de var. Gülümseyerek işe başlayıp sakin bir yaradılışda olmak, parayı har vurup harman savurmamak gibi. Kimbilir bunlarda zamanla olur belki…
Türkiye’de önce derslerimi saydırtarak doktoraya başladım ve akademisyen olarak hayatıma devam ettim.
Bu yazıyı neden mi yazdım. Bir müsbet bin nasihatten iyidir. Ben yasadım, hatalarım oldu. Bana zaman ve emek kaybettirdiler. Belki okuyanlar yaptıkları hataları daha erken fark edip yelkenlerini doğru yöne açabilirler. İnsan bir kere geliyor dünyaya. Onu da güzelce yaşamalı, doya doya. Sağlık ve mutlulukla kalın. Aslı Ergün.”
Insanın anlatabilecek bir hikayesi olması kadar güzel bir şey var mı bu dünyada?
2 Comments
mustafa
cesur bi acilimdan ote…
heryerde atrık su ozelligim iyi, yok bilmem bu niteligim kuvvetli seklinde, insanlara farkini goster diye dayatilan ( kendi icinde de bi cesit tek tiplestirme iceren ) bu agir ruzgardan da gina geldi artik.
insanin linkedin profilinde “summary” kismina “dunyayi gezesim var” diye yazasi geliyo ama…
Teachers Day Quotes In English
Great goods from you, man. I’ve understand your stuff previous to and you’re just too magnificent. I really like what you’ve acquired here, certainly like what you’re saying and the way in which you say it. You make it entertaining and you still care for to keep it sensible. I can not wait to read far more from you. This is really a terrific website.