Yaratıcılık dendiğinde içinden gelen ilhamla hareket eden bir grup insan algılanıyor ilk bakışta. Sanki bu kişiler disiplinden uzak, kafasının dikine gitmeyi tercih eden, başına buyruk olmaktan hoşlanan, sıkıntıya pek gelemeyen bir topluluk gibi…
Oysa, yaratıcı bireyler, üstün adaptasyon yetenekleriyle biliniyorlar. Psikologların yaptığı araştırmalarda yetenekli birey böyle tanımlanıyor. Ellerinde olan kaynaklarla, hedeflerine ulaşmayı başarabilen yetenekler onlar.
Girişimci kişiliklerde de aynı durum söz konusu.
Flow kitabıyla ve teorisiyle meşhur olan ünlü profesör Mihaly Csikszentmihalyi, yaratıcılık konusunda şunları diyor: ‘ Yaratıcı yanımızı ortaya çıkartmak, hayattan daha fazla zevk almamıza ve hayatı dolu dolu yaşıyor olduğumuz hissine sahip olmamıza neden oluyor.’
Yaratıcı olmak için sanatçı olmanız gerekmiyor: yaratıcılık onlara has bir durum değil. Hayatın her noktasında yaratıcı olabilirsiniz. Yaratıcılığı körükleyen duygunun ‘tutku’ olduğuna inanıyorum. Bu ne para tutkusu ne de başarı tutkusu… öncelikle yaptığınız işe ve alana olan tutkunuz.
Tutkulu insanlar disiplinli olmanın neden önemli olduğunun farkında. Tutkulu insanlar çaba göstermeye devam ediyorlar zorluklar karşısında… Tutkulu insanlar yaratıcılıklarını doruğa çıkartabiliyorlar…Tutkulu insanlar, ortamlara ayak sağlayabiliyor, adaptasyonları kuvvetli oluyor çünkü bakış ve görüş açıları her daim geniş…
Sizi Mihayl C’nin harika bir konuşmasıyla başbaşa bırakıyorum. Her ne kadar konuşma tarzı tutkulu durmasa da, o tutkusunu araştırmalarıyla bizlere veriyor. Hem Flow hem de Creativity isimli kitaplarını mutlaka okumanızı öneriyorum.
7 Comments
Erhan
Yaratıcı insanın temelinde adaptasyon yoktur. Bunu ilerleyen satırlarda açıklamak isterim.
Ama yazınızdaki örnekte bahsedilen yaratıcı ve tutkulu bir insanda adaptasyon öyle veya böyle oluyor.
Bahsettiğiniz yaratıcı insanın tutkusu doğrultusunda hedefine giderken karşısında birçok engel olabiliyor. İşte burada mantık devreye giriyor, numaralar çekiliyor, yalanlar söyleniyor vs. ve adaptasyon sağlanmış gibi gösteriliyor. Engellenmeyi seven bir yapıda değildir esasında yaratıcı insan, ama biraz mantığını çalıştırıp “Ayıya dayı” derse kendisi kazanıyor.
Bu bağlamda, bu insana yaratıcı demek de pek uygun değil. Çünkü yaratıcı insan kararlarını çoğunlukla duygularıyla alır, mantık pek kullanmaz. İşte bahsettiğiniz tipoloji sağ beyinliden çok “tüm beyinli” kategorisine giriyor, yani sağ ve sol beyini yerine göre kullanan tip.
Bu yüzden yaratıcılığın temelinde adaptasyon yatıyor başlığına katılmıyorum. Tüm beyinli insanlar hem yaratıcı hem de stratejik deseydiniz olabilirdi.
Bir kere, yaratıcı insan serserinin tekidir veya melankoliktir. Her türlü duygusunu yaşamına özne yapar. Duygularıyla yaşar. Sevgileri, hırsı, tutkusu, öfkesi, cesareti, sezgileri.. ve hep bunların altında karar alır, üretir, uygular.
Evet duygusaldır. Haksızlıkta incinir. Ya ağlar yatar, ya da yumruk atar. Adapte olabileceği durumlar duygularıyla barışta olan durumlardır. Özellikle acımasız bir iş dünyasını barındıran bu dünyada öyle her kuruma, kişi, kişiler ve davranışlarına uyum sağlayamaz, sağlamaz. Ya ağlar, ya kavga eder, ya da çekip gider.
İş dünyası isterim ki kazanmasın böyle üretken insanları, çünkü hak etmiyorlar. Adaptasyon da beklemesinler, kendileri kurum kültürlerini değiştirsinler, çünkü değiştirirlerse onlar kazanacaklar. Öte yandan, adaptasyonu yaratıcı insandan beklemek ona ızdıraptan başka birşey vermez. Bu yüksek hızlarda koşabilecek bir çitayı, iple gezdirmek gibi olur.
Adaptasyonun temelinde koyunluk vardır. Görev adamlarının işidir o. Onlar emiri alırlar ve yerine getirirler. Bundan başka da bir fonksiyonları yoktur.
Yaratıcı insan multifonksiyondur, kompleksdir, kaotiktir ve yönetimi zordur.
Herkes bir zahmet biraz yaratıcılığın göbek adı modern sanat eserlerini incelesin. Bu eserlerin sahiplerinin temelinde adaptasyon yeteneği olabilir mi, bir düşünsün.
Fatmanur Erdogan
Erhan,
adaptasyondan kasıt ortamlara adaptasyon.
adaptasyonun temelinde koyunluk olduğunu düşünmek belki de yaratıcılığı kısıtlayan bir düşüncedir, hiç düşündün mü? sen kendini yanlış hatırlamıyorsam inovatif olarak nitelendiriyordun, acaba adaptasyon hakkındaki düşünce ve davranışların farklı olsa şu an olduğun noktadan çok daha ileride olabilir miydin? adaptasyon insan doğasının temelinde, özünde var. bu yorumuma da cevap yazmamanı rica ediyorum, sadece kendine arada bir düşüneceğin bir konu olarak al. bir sene sonra benzer bir yazıda tekrar konuşuruz.
Erhan
Yazarım ama istediğin için yazmıyorum Fatmanur. Adaptasyondan kasıtın ortamlara adaptasyon olduğunu da biliyorum, ona dayalı yazdım zaten.
İnsanın doğasının temelindeki adaptasyon diyorsun… Koyunluk diyorum… Anahtar kelime: Grup psikolojisi
Sıradan insanların psikolojisi… yaratanların değil…
Sinan
Yaratıcı insan baş kaldırandır. bu başkaldırmayı sanatıyla, çalışmasıyla yapandır. bu görüşteyim.
adaptasyon ise farklı bir durum. eldeki malezemenin azlığından yakınmak yerine elinde olanla yaratabilmek anlamında aldım Fatmanur hanımın yazısını.
Ayrıca uyum üzerine Fatmanur hanımın yazmış olduğu farklı bir yazı daha vardı. Bu yüzden ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Arkadaşlara okumalarını öneririm.
Duru
İsmini okumakta zorlandığım bu profesörün kitaplarını okumuş ve etkisinden kurtulamamış bir vatandaş olarak diyebilirim ki yaratıcılığa olan ve yaratıcılara olan bakış açınız değişecek. Bir önceki blog yazısında bildiğinizi sandığınız bilmediğimiz şeyler var ya aynı o hesap doğrusu. Adaptasyon öyle bir kelime ki yaratıcılıkla kesinlikle bağdaşmamakta. bağdaştırmak istememekteyiz. doğru da hani. çok adapte insanlar olanın dışında birşey yaratmakta zorlanıyor. sonra adaptasyon kelime itibariyle yaratıcı insanları geriyor da olabilir. siz yine de bu kitabı okuyun. benim görüşüm değişti, sizinki de değişebilir.
Cengiz
Hmm… Yaratıcılığın temelinde adaptasyon yatmıyordur ama adaptasyon unsurlarından biridir. başlıkta sorun var galiba pek yaratıcı değil:)))
Erhan
Merhaba Sinan,
Eldeki malzemenin azlığıyla yaratıcı bir insan hangi koşulda yakınır?
İş dünyasını ele alalım. Bir girişimcinin elindeki malzeme az ise kime yakınacak? Kendine mi? Kendine yakınmaz ama yakınsa bile bir çözüm elde edebilir mi? Yakınmayacaktır tabi. Girişimci cin gibidir, ben yapıcam, yaparım der ve girişir işe, hiçbir şeye de adapte olmaz, sadece kendisinin en iyisini yapar, bağımlı değildir sonuçta.
Bir de tipik bir çalışanı alalım. Elindeki malzeme az ise kime yakınacak? Şirkete. Yakındığı zaman yüzde kaç ağırlıkta olumlu bir cevap alacak? %1(üst yönetimdeyse ve patronu kandırabilirse)
%99’dan bahsediyoruz, yani senin deyiminle ellerindeki malzeme kısıtlı olmasına rağmen çalışıp, yaratanlara (doğru tabiriyle üretenlere – yaratmak Allah’a mahsustur – yaratıyorum dediğimiz şey de Allah’ın bize verdiği ilham sayesindedir)
Neyse, bu %99’un şartları kısıtlı bir body içerisindeler ve bu dar imkanlara adapte oluyorlar ve üretiyorlar.
Burada şunu sormak lazım. Bu insanlar yaratıcılar ve kendilerini zorlayıp mı ortamlara adapte oluyorlar – yoksa – Adapte olmak mı yaratıcılığın temelinde yatıyor?
Ben kendimi örnek vereyim, başkasını bu kadar iyi tanımıyorum. Benim arkadaş çevremde takma adım bukalemundur. En sulu insandan tut, en ciddi babaya kadar muhabbete girebiliyorum. (kendimi şişirmiyorum yanlış anlama, sadece örnek, böyle insan çok var)
Ama bukalemun yanımdan başka bir de kimliğim var, özbenliğim. Özbenliğimdeki birçok faktörden biri de üretkenliğim, klavyemin başına geçip free-jazz yaptığımda kendimi buluyorum, bana birisi ortama adapte olmam için “O Sole Mio” çal dese umrumda bile olmayacak özel yaşamımda klavyemi çalarken, hatta kavga bile edebileceğim. Ama iş hayatında bir şekil bukalemun oluyorum, bazı kurumsal kişilikler gibi bunu abartmasam yani yüzüme kalıcı bir maske geçirmesem bile yeri geldiğinde zorla da olsa ortama adapte olabiliyorum.
Ama ben bunu istemiyorum ve bu benim doğamda değil, Fatmanur’un dediği gibi.
Bu hiçbir üretken insanın da doğasında değil.
Ortama adaptasyon sıradan bir insan için bile zor bir fiil iken, üretken veya yaratıcı bir insan için çok çok daha zor ve zorlama bir fiil.
Çünkü yaratıcı insan arkadaşların da ima ettiği gibi farklıdır. Sıradan bir insan masada duran aynı şeye elma derken, o meyva diyebilir. Algıları farklıdır, dünyaya farklı gözle bakar. Basit bir espriyi geniş hayalgücüyle çok farklı algılayıp diğerlerinden çok daha fazla kahkaha atabilir. Öteki insanlar sağlak iken, yaratıcılar solaktır veya sağ elle yazmasına rağmen doğuştan solaktır. (Bunları iyi araştırınız) Yaratıcı insan rutini sevmez, herkes sağ kulağını sağ eliyle kaşırken, o sol eliyle kaşır ve bunun gibi birçok gözlemimi verebilirim, içlerinde büyüdüm. Siz böyle bir kişilikten nasıl bir adaptasyon bekliyorsunuz? Hele hele nasıl doğasında vardır iddiasında bulunabiliyorsunuz?
Yazıda geçen Amerikan psikologların yaptığı araştırma sonucu bunlar çıkmış ise, sormak isterim, denekler hangi kitledendi? Fatmanur bunu açıklasın bize. Eğer denekler top 500 Amerikan şirketlerindeyse, yanlış bir tartışma yapıyoruz. Çıkın bakalım bir Paris metrosuna, denekleri oradan toplayın, ondan sonra kolay kolay adaptasyon yaratıcılığın temelinde varmış diyebilir misiniz?