Kurumsal iş dünyası beyaz yakalı insana sürekli kendisi gibi olmasını telkin eder. Oysa, kurumsal hayatın içerisinde hayat bulabilmeniz için belli bir kalıba bürünmek durumundasınızdır.
Örneğin, güler yüzlü insanlar kurumsal hayatlarda ciddiye alınmazlar. Özellikle üst yönetimlere gelmek istiyorsanız, daha az gülmelisiniz.
Bir takım araştırmalar da var bu konuda.
Gülen insan ciddi algılanmadığından ve üst yönetim dediğin grubun da ciddi insanlardan oluşması gerektiğine dair bir algı olduğundan ve bu algıyı kırmanın da zor olmasından, genelde üst yönetimler çoğunlukla ciddi, gülmeyen ama en fazla gülümseyen insanlardan oluşur.
Aslında bu insanların gülmemelerinin bir başka nedeni daha vardır. O da gerçekten hayatlarında pek de mutlu olmamaları. (Başka bir duygu durum sorunları olmadığını varsayarsak).
Örneğin üst yönetimlerdeki insanların çoğu heyecanlanmaz ve tutkuları da yoktur. Belki bir zamanlar heyecanlı ve tutkuluydular ama zamanla bu heyecanları törpülenir. Hırsları yüksektir. Heyecanlı biriyseniz, tecrübesiz algılanırsınız. Tutkularınızı ortaya koyuyorsanız, ciddiye alınmaz henüz yeterince hayatın tokatını yememiş varsayılırsınız. Bu nedenle kimi insan yükselmek için heyecan ve tutkularını törpülemeyi öğrenir. Kimi insan zaten heyecansız ve tutkusuz olduğu için yükselir. Kimi insan heyecan ve tutkularına rağmen yükselir.
Kendiyle barışık olan ve kendi halinden mutlu olan insan kurumsal dünyanın tutuculuğunda dahi gülmeyi, samimi sohbet edebilmeyi, havadan sudan konuşabilmeyi aynı zamanda ciddi durup, bilgisiyle hareket edebilmeyi becerebilendir. Üst yönetimlerde böyle insanların sayısı gerçekten az. Bana öyle geliyor ki heyecanını, tutkusunu ve ideallerini koruyabilmiş insanları yükseltebilme becerisi kurumlar için önemli bir beceridir. Çünkü iş dünyası dijital dünyayı yönetmek yerine onu yakalamaya çalışıyorsa, sebebi tutkusunu ve heyecanını kaybetmiş korumacı yapıdakilerin kurumsal dünyada yoğunlukta olmasındandır. Sebebi burada.
Ben Gupse Özay’ın şu röportajını dinlemenizi gönülden isterim. Çok başarılı bulduğum bir oyuncu-komedyen-senarist-yönetmen ama aynı zamanda bu röportajındaki doğallığı, samimiyeti, olduğundan başka biri olma ihtiyacı duymaması ne kadar takdire şayan. Bravo Gupse Özay.