Herkesin kendini farklı, daha bilge, daha yüce hissettiği bir dönemde, her şey nasıl oluyor da bu kadar aynılaşabiliyor?
Whats App’da hiç tanımadığınız insanların profil fotoğraflarına bir baksanız, çoğu insan GQ ya da Cosmopolitan kapak modeli misali pozlarla duruyor.
Kimine yakışıyor o duruş, kimisine nasıl da sakil duruyor. Yine de farketmiyor. Profil fotodaki persona, kişinin kendini olmadığı ama olmak istediği gibi görmesine, zamanla büyüklenmeci davranabilmesine ve sonunda fotoğrafta gördüğü ile gerçeği ayırt edememesine kadar gidiyor. Bu yapıya bürünmüş her yaş, gelir düzeyi ve sosyo kültürel seviyedeki insan benzer tavır ve davranışları sergiliyor.
İnsan kendi egosuna artık öylesine derinden kitleniyor ki bir başkasına yönelmesi, onu önemsemesi, onunla empati kurması, ona nezaket göstermesi, yol vermesi ve hatasını kabullenmesi neredeyse imkansız hale geliyor.
Yolda yürüyen bir genç adam, karşısından gelen kadına yol verme ihtiyacı duymadığı gibi, “lütfen çekilir misin, yol hakkı benim” diyerek, yürürken olduğu yerde durup, kadına yol vermeyi reddediyor. Tıpkı trafikte olduğu gibi şimdi yürüyen vatandaş da benzer durumu yaşamaya başlıyor. Olumsuz davranış çoğaldıkça, herkes sanki aynılaşıyor.
Yol hakkının genç adamda olduğuna kim nasıl karar veriyor?
Eskiden insanlar karşı karşıya geldiklerinde, nezaket ve görgü kuralları geçerli olurdu. Belli bir sağ duyu vardı. (İngilizcesi “common sense”)
Sağ duyu yok oldu.
İnsan kendi egosuna kitlendi.
Kadını güçlendirmek adına yapılan bir dolu yanlış sosyal sorumluluk kampanyaları, kadını agresif, erkeği yok sayarcasına bağırıyor. Haklı olanın değil, kadın olanın kazanması isteniyor. İnsana şiddete her gün işe giderken, yolda yürürken, kafede otururken, iş yerinde çalışırken maruz kalıyoruz. En eğitimlisi, en cahili, en zengini, en fakiri…benzer davranış kalıplarına, farklı seviyelerde takılmış gibi…olumsuz olan nasıl da hızla yayılıyor.
Zamanla aynılaşıyoruz.
Bağırarak, agresifçe hazırlanan iletişim kampanyalarının, erkeğin gösterdiği şiddette yakın bir tarzı var oysa. Faydası mı oluyor zararı mı oluyor acaba kim biliyor? Tıpkı, yerli ve milli otomobil sevdamızda olduğu gibi… Ortada ne bir plan var, ne nasıl bir sonuca gitmek istediğimiz var, ne de süreci nasıl yönetmek istediğimize dair bir strateji. Her yer, her ortam, her iş yeri, her iş sanki aynı avamlıkla pervasızca duplike ediliyor.
Herşey hep duygunun yükseltilmesi, mantığın devre dışı bırakılması üzerine kurulmuş gibi.
Herşey, oldu bittiye getirilir gibi… yüzeyde ses getiren, içi boş işler gibi.
Üç maymunu oynamaya “aa ayıp” deyip aşağıladıklarımız ve fakat kendi çıkarlarımız için aynı maymunları oynarken, aradaki aynılığı göremiyor olmamız… İş adamı, iş kadını, eğitimlisi, cahili, varlıklı olanı, orta sınıfı ya da alt sınıfı…
Herkesin herşeyi çok bildiği böyle bir dönemde nasıl oluyor da bunca yanlış bunca sıklıkta yapılabiliyor?
İnsanın ivedilikle egosundan çıkıp, başkalarına yönelmeyi pratik etmeye ihtiyacı var gibi.
iş yaşamında pozitif psikoloji
Foto credits: https://www.artstation.com/artwork/BQnQz
2 Comments
Enes Talha Ucar
Ellerinize sağlık, doğru ve yerinde bir düşünce olmuş
Naim Sevenli
ElleriniZe sağlık çok GÜZEL BİR YAZI OLMUŞ