Instagram’da bir post vardı. Hayatın sırlarla dolu olduğuna dair. Herkesin hayatının dışa vurmak istemediği sırları olduğuna dair… Ne kadar doğru.
Ben o postu kendi küçük dünyam ve bilgim çerçevesinde ve elbette içinden geçtiğim dönemin bana yaşattıklarının perspektifinden okudum. Tıpkı o postu yazan kişi gibi…çünkü o da yazdığını kendi içinden geçtiği tecrübeler ve hayat döngüsü içinde bulunduğu pozisyonda durarak yazmıştı.
Laf döndü dolaştı, nedense anı yaşamaya geldi.
Anı yaşamaya inanmadığını söyledi yazar.
Beni de anda yaşamayı savunan biri olarak ilan etti.
Ben de anı yaşamayı savunan biri değildim oysa ki. Nereden çıkartmıştı ki bunu.
O da benim görüşlerime kızdı açıkçası. Ben de üzüldüm ardından, üç satırlık sosyal medya mesajları ile neyi kurtarıyoruz ki sanki. Belli ki yazarın durduğu nokta hayatının o döneminde bu görüşlerinin güçlü olduğu noktaydı.
Kızıştık sanki ama nazikçe, kibarca. Hani eskiden insanlar silahlarla kavga ederlerdi, sonra yerini nezaketliymiş gibi duran, yüzüne güldüğün, arkadan bıçakladığın dönem aldı ya. Instagram döneminde de birbirini takip etmeyi bırakmadan postlara beğeni atmayarak, story’lere göz atmayarak, kızgınlığın ifadesi başladı. Bizde de o durum oldu.
Epey bir zaman önceydi bu olay.
Anı Yaşamak
Şimdi hayatımın farklı bir noktasındayım bende. Anı yaşamak ile ilgili düşünürken buldum kendimi.
Farkettim ki, hayatta her konu kontextiyle birlikte gerçeklik kazanıyor bazen.
O zaman anı yaşamayı savunmuyordum hakikaten, çünkü anı yaşamanın insanı geleceğe yöneltmekten alıkoyduğunu düşünüyordum.
Oysa bugün durduğum noktada anı yaşamakla ilgili düşüncelerim çok farklı.
Ölüm hakkında hiç kafa yormamış biri olarak, birden hayatımın merkezine ölüm oturunca, insanın en çok sevdikleriyle güzel anıları toplamak için güzel anlar oluşturmasının ne derece anlamlı olduğunu farkettim.
Farkettim ki, anı yaşamak, ne geleceği ne de geçmişi yok saymak değil.
Anı yaşamak demek, sevdiğin insanların gözünün içine bakabilmek demek. Baktığında gözlerindeki neşeyi, kederi, korkuyu, heyecanı okuyabilmek demek.
Anı yaşayabilmek demek, bir sonraki dakikaların bir öncekinden daha kötü olmaması için çaba vermek demek.
Anı yaşayabilmek demek, geçmişin kırgınlıklarını, acılarını, öfkelerini halının altına koymadan, geçmişle yüzleşebilmek, böylece hayatının geri kalan anlardan oluşan yıllarını neşeyle ve huzurla geçirebilmek için sorumluluk almak demek.
Çalışma hayatının insanlığa unutturduğu en büyük gerçek, yarının sorumluluğunu alabilmek için şu an aldığımız nefesin kıymetini bilmek, kıymet bilmek için hatırlamak, hatırlamak için her gün yaşama şükredebileceğimiz bir zaman dilimi yaratmaktır belkide.
Mutluluk dediğimiz şey bile anların toplamından ibaret. O anlar nederece mutlu ise yaşamınızdan aldığınız doyum da o derece yüksek oluyor.
İnsanın sadece kariyerinde başarılı olması mutlu bir yaşam için yeterli olmuyor. Her insan kariyerine bu bilinçle başlasa, hayatını daha anlamlı yaşama şansını yakalayabilir.
Photo by Cassiano Psomas on Unsplash