Türkiye’de yazılmış çizilmiş birçok insan kaynakları ve motivasyon konulu makaleye baktığımda aynı konuya rastlıyorum: Türk insanı duygusaldır; şirketler çalışanlarının duygularına yeterince dikkat etmemekte, onları anlamamaktadırlar…
Türk insanı duygusal olabilir.
Çalışanlarının duygularını anlamayan şirketler de , uzun vadede kaybedebilir.
Ama şirketler “duygusal” varlıklar değillerdir. Şirketler “kar amacı güden” kuruluşlardır. Bu gerçek, şirketlerin hiç bir zaman çalışanlarının arzu ettikleri kadar duygusal olmayacağının en büyük kanıtıdır.
Size bir örnek vermek isterim: Umarım hayatınızın hiç bir döneminde işinizden çıkartılmazsınız. Şirketler sizi işten çıkartmak zorunda kaldıkları zaman , gözünüzün yaşına bakmazlar. Orada kaç yıl çalışmış olduğunuz yada şirkete neler kazandırdığınız o noktada önemli değildir. Önemli olsaydı, şirket sizi işten çıkartmak yerine, pozisyonunuzda kalmanızı isterdi! İşten çıkartılmak demek, genellikle, aynı gün içerisinde özel eşyalarınızı toplayıp, şirketten ayrılmanız anlamına gelir.
Birde sizin, şirketinizden kendi isteğinizle ayrılmanız durumuna bakalım. Genellikle, şirkete 45 gün önceden istifanızı vermeniz gerekir ki şirket bu zaman içinde yerinize birini bulsun. Tahmin edersinizki şirketin bu 45 gün önceden bildirme şartını anlaşmanıza koymasının nedeni size olan duygusal bağları değildir.
Bu demek değildir ki şirketler çalışanlarının duygularını dikkate almamalı. Aksine. Şirketler insanlardan oluştuğu sürece insan duyguları dikkate alınmak zorunda. Ancak anlaşılması gereken bir konu var ki o da kariyerinde yükselmek isteyenler, duygularını ön plana koyan değil, duyguları yönetmeyi bilenlerdir. (Dharma, Organizasyonlarda Duyguların Yönetimi)
Dolayısıyla, eğer ortalıkta “Ama Türk insanı duygusaldır” diyerek dolaşıyor ve şirketinizden, yöneticilerinizden, çalışma arkadaşlarınızdan beklentilerinizi duygusallaştırıyorsanız, o zaman kariyer basamaklarını çıkmanız için epey bir yol almanız gerekecektir.