Malik Center for Management tarafından verilen yönetim eğitimlerinde üzerinde durulan bir konu var. O da ‘yönetim’ kelimesinin ne anlama geldiği konusunda dünyanın hiçbir yerinde ortak bir konsensus olmadığı. Malik profesörlerine göre bunun sebebi yönetimin bir ‘profession’ (uzmanlık) olarak ele alınmamasından kaynaklanması. Henry Mintzberg’e göreyse işletme eğitimi veren okullarda, Harvard da dahil olmak üzere, kişinin nasıl bir yönetici olmasını gösteren ve yönetmeyi öğreten programların olmaması.
Belki de biraz da bu yüzden çoğu insan yönetimlerden ve yöneticilerinden memnun kalmıyordur. İyi bir yönetici yada yönetim tanımı değişkenlik gösteriyorsa- ki gösteriyor- beklentileri hangi kriterlere dayanarak kontrol etmeli?
Malik profesörlerinin özellikle vurguladıkları bir nokta da ‘manager’ ile ‘leader’ kavramlarına yüklenilen yanlış anlamlar: Örneğin, liderliği ‘liderlerin’ yaptığı, yöneticilerin lider olmadıkları konusunda oluşturulan olguların sorun yarattığının altını çiziyor. Dolayısıyla Malik Management Center eğitimlerinde lider ile yöneticiyi aynı kefeye koyuyor. Çünkü bir yönetici işini etkin yapan, yönlendiren ve o alana liderlik edendir. Takımını başarıyla yöneten ve yönlendirebilendir. Yöneticileri ‘lider olmayanlar’ kategorisinde gösteren öğretilerin başarıya götürmeyen yönlendirmeler olduğunu savunuyor Malik.
Öte yandan, bir liderden beklenti nedir diye sorulduğunda, kişinin ‘karizmatik, vizyoner’ olması gibi tamamen pop kültür tarzı isteklerin sıralandığını görüyoruz. Oysa liderliğin karizma’nın çok ötesinde yetenekleri gerektirdiğini biliyoruz.
Mintzberg ise Malik ile aynı görüşte değil.
‘Yönetim bir ‘profession’ değil. Bir bilimde değil.’ diyor Mintzberg. Ona göre yönetim, gerçek yönetsel tecrübe ile kazanılabilecek bir yetenek. Bu yüzden de hem şirket içi eğitimlerde hem de MBA programlarında sıkça uygulanan case study’lerin anlamsızlığını dile getiriyor. Mintzberg’in bu eleştirilerini çok yerinde ve doğru buluyorum. Yönetici yetiştirmek için de International Management for Practicing Managers programını başlatan Mintzberg’in programının içeriğine baktığımızda da uygulamanın diğer programlardan oldukça farklı olduğunu görüyoruz. Başarılı bir lider olmak isteyenlere de tavsiye ederim demek istiyorum, ama ne yazık ki son zamanlarda isim yapmış üniversitelerin executive education programlarına koydukları eğitim masraflarına benim aklım almıyor! Mintzberg’in kurduğu bu program $55.000 eğitim ücretiyle ortalama fiyatlılar arasında yerini alıyor.
MBA programlarına rağbet her geçen gün biraz daha artıyor. Benim ‘çift diplomalı memurlar’ olarak tanımladığım bu kitle MBA yapmayı iş bulmak için düşünen kitle. Acaba MBA yapmayı düşünen kaç kişi MBA’den ne beklediğini gerçekten bilerek ve anlayarak programa başvuruyor? MBA programlarının birer uzman yetiştirdiğini savunan Mintzberg ‘iyi bir pazarlama ya da finans uzmanı olmak için MBA biçilmiş kaftan olabilir ama size etkin bir yönetici olmayı öğretmeyecektir.’ diyor. Mintzberg, Managers Not MBA’s isimli kitabında konuyu daha da detayıyla anlatıyor. Kitap biraz kalın, zamanı olmayanların buradaki makaleyi okumasının faydalı olduğu kanaatindeyim.
Yıllardır bilinen bir gerçek şu ki kariyer basamaklarını çıkarken, bir alanda uzmanlaşmak önem kazanıyor. Belli bir noktadan sonra ise uzmanlığımızı yönetsel alana kaydırmamız kariyerimizde ilerlememizi sağlıyor. Bu da daha genel olarak işletmeyi görmek, daha farklı düzeyde karar almaya başlamak demek. Bu geçiş ise birçok yönetici için oldukça sancılı. Sebeplerinin çeşitli olduğunu düşünüyorum. Birincisi, bu ayrışımı profesyonellere kim gösteriyor? Onlara kim mentorluk ediyor? Hangi eğitim bu farkındalığı sağlıyor? İkincisi, uzmanların çok severek yaptıkları ve sahiplendikleri görevlerini bırakıp daha genel bir role geçmesi bir anneye bebeğinden ayrılmasını istemesi yada bir babaya porche marka arabasını şöföre sürdürmek zorunda kalması gibi bir şey.
Eğer kariyerinizde sıkışmış bir noktadaysanız ve yukarıdaki sendromları kendinizde görüyorsanız, belki de şimdiye kadar başarıyla tamamlamış olduğunuz işleri takımınıza delege etme zamanınız geldi demektir.
5 Comments
Didem
Yönetici pozisyonunda 6 aylık geçmişi olan bir kişi olarak şunu söylemek isterim: Takımınızı yönetmek bazen şirket içerisindeki diğer yöneticileri yönetmekten daha kolay! Insanların kafalarında belli bir yönetici stili varsa ve siz bu stile uymuyorsanız, size saygıyla davranmak zorunda hissetmiyorlar. Saygısızca davranarak, sizin onlara saygılı davranmanızı bekliyorlar. Dolayısıyla bu makalede yazılan yazıya katılıyorum. Her kafadan bir ses çıkan bir yönetim anlayışı ne derece faydalı? Ya da şirketinde yönetici tarifini yapan misyon, değerleri düşünerek hareket eden kaç yönetici var?
METIN
Yöneticiliğin gerçek anlamda ne olduğunun anlatılmadığına, öğretillmediğine bende inanıyorum. Ve sorunların belki de bu yüzden çıkıyor olması doğru. Didem hanıma da katılıyorum, yöneticilik sadece departman yönetiminden ibaret degil.
Aslı
Benim açıkçası kafam karışıyor. Hep bangır bangır uzmanlaşın deniyor. İsim ancak böyle yapılır deniyor. Genele yönelmek nasıl oluyor anlamıyorum. Belki de bu yüzden HRcılar bile sıkışmışlıklarının farkına vardığından Generalist diye bir ünvan yarattılar.
Uğur Özmen
Buranın genel okuyucu kitlesinin biraz dışında, yazıda belirtilen basamaklardan geçmiş biri olarak şunları söyleyebilirim.
Yönetmek, bir tecrübe gerektiriyor. KESİNLİKLE. Adam yönetmek, iş yönetmekten çok daha zordur. Bilgi (MBA), tecrübeyi işselleştirmeyi hızlandırdığı için faydalı, ancak pek çözüm değil.
Burhan Karaçam, “şubede yönetici olmak için, en az 10 yıl sahada ve şubede tecrübe gerekir” demişti. “Oysa, Genel Müdürlükte bir uzmanlık koltuğu, 2 – 3 yılda bile edinilebilir”. Doğrudur.
Bazı okullarda, MBA öncesinde en az 5 sene iş yaşamı istemelerinin nedeni de, bence budur.
Ben 10 yıl iş hayatından sonra MBA yaptım. Bazı hocalarım olağanüstü idi. Maalesef bazılarından daha fazla biliyordum.
Özetle, “başkalarının bilgisi ile bilgin olabilsek bile, ancak kendi aklımızla akıllı olabiliriz” (Montaigne) sözüne şunu eklemek isterim. “ancak kendi tecrübemizle yönetici oluruz”
arzu sener
Bizim ülkemizde yöneticilikmi var ALLAHINIZI severseniz ya. Ülkemizde çalışanların işe alınması öğrenci stajyer halindeyken bile referanslarla yürüyen bir şey. Dolayısıyla genel müdür ve departman müdürlüğü dışındaki yöneticilik kademeleri özellikle insan kaynakları hikaye, boş iş. Önemli olan üretkenlik, üretken olmayan personellerin başında sen yönetici olsan nolur olmasan nolur..