İş görüşmelerini hep şirketlerin adayları şeçecekleri ortamlarmış gibi düşünürüz.
Bir çok iş arayan aday için durum böyle. Bir çok işveren şirket için de durum böyle!
Ne istediğinizi bilmiyorsanız en azından ne istemediğinizi ögrenmeye çalışın.
Her iş yeri size uygun olmayabilir.
İş hayatımızın başlarında “işletme kültürü” dediğimiz şey anlamsızdır, çünkü yeterli sayıda iş tecrübemiz olmadığından aradaki farkı anlamakta güçlük çekeriz. Tecrübemiz arttıkça, kendimizi daha iyi tanımaya başladıkça ve bilinçlendikce işletme kültürünün de önemini kavramaya başlarız. Başarılı işlere imza atabilmemiz şirket kültürüne ne kadar uyumlu olduğumuzla da yakından ilgilidir.
[Burada bir parantez açarak İnsan Kaynakları olan şirketlerde işe alımdan sorumlu olan kişilerin kurum kültürünü iyi yansıtacak şekilde seçilmiş kişilerden oluşmasının ne kadar önemli olduğunu söylemek isterim. Genelde birçok adayın işe almadan sorumlu kişilerden şikayetçi olmasının ardında yatan bir gerçek vardır sanıyorum. Bu kişiler potansiyel adayları şirketinize çekmenizi sağlamanın yanı sıra, kurumsal imajınızı yükseltecek yada düşürecek bir etkiye de sahiptirler. ]
İş görüşmeleri şirketlerin adayları sorguladıkları ortamlar değil ayrıca adayların da şirketleri sorguladıkları ortamlardır.
Ben yeni gençliği çok seviyorum! Her teklif edilen işe atlamıyorlar. Soruyor, sorguluyorlar. “Benim için bu projede çalışmak harika ama proje sonunda pozisyona ne olacağı belli değil.” deme cesaretini gösterebiliyorlar.
Kendinizden emin olmanız ve işe alımların tek taraflı olmadığını hissettirmenizin toplumsal bir faydası da var! Şirketleri daha “müşteri odaklı” çalışmaya zorluyor olmamız.
“İşveren benim. İşine gelirse.” devri bir grup insan için her zaman geçerli olacaktır elbet. Şunu bilinki “iyi ve kalifiye eleman bulmak” her zaman zordur ve şirketler bu kişileri kaybetmek istemezler. Her ne kadar güçlü olan taraf işveren olsa da eğer alanınızda iyiyseniz, sizin de güçlü olduğunuzu görürler. Elbette iş teklifi etme noktasına kadar bunu size belli etmeyeceklerdir. Sizin ise böyle bir görüntü verme şansınızın pek olmadığını hatırlamanızda fayda var.
İş görüşmelerinizde şirkete pozisyon, işin tanımı, şirket kültürü ve aklınıza takılan tüm soruları yönlendirmekten çekinmeyin. Unutmayın, mülakat çift taraflı. Onlar sizi değerlendirirken, siz de onları değerlendiriyor olacaksınız. İşi ve işvereni beğenmeseniz bile diplomasiyi elden bırakmayın. İstediğiniz bir şirketten iş teklifi gelmesi hoştur ama istemediğiniz bir şirketten de iş teklifi geliyor olmasında zarar yoktur.
Soru sormanız hem sizi mülakatçı gözünde ilgili yapacaktır hemde sizin şirket ve iş hakkında daha iyi bilgi elde etmenizi sağlayacaktır. Bu hakkınızı kullanın.
Bazı kariyer uzmanlarının aksine benim tavsiye ettiğim bir konu da sormak istediğiniz soruları mülakatın sonuna bırakmamanız.
Oyun karşınızdaki kişiyi etkileme oyunuysa nelerden etkileneceklerini ögrenmeniz gerekiyor. (evet, öyle. Karşınızda duran mülakatçının sizden hoşlanıyor olması gerekiyor, aksi takdirde sadece zeki olmanız işi kapmanıza yetmiyor. Birçok araştırma işe alacak yöneticilerin kendileriyle çalışmaktan hoşlanacakları kişileri işe almayı tercih ettiklerini ortaya koyuyor. Özellikle Harvard profesörlerinden Tiziano Casciaro tarafından yapılan çalışmalar ve “Competent jerks, lovable fools and the formation of social networks” isimli makale bunu ortaya koyuyor. Alanınızda ne kadar iyi olursanız olun eğer işe alacak yönetici sizinle anlaşamayacağı algısına kapılır yada sizi kendisine tehdit edecek nitelikte başarılı görürse iş teklifi almanız çok zor. )
Mülakatın sonuna bıraktığınız her soru kaçırdığınız fırsat olabileceği gibi mülakat sırasında oluşmuş olan algıları silmeniz yada yenilemeye çalışmanız da faydasız olabilir.
10 Comments
Ebru
Fatmanur hanım merhaba,
Bu tavsiyelerinizi gerçekten çok faydalı buluyorum. Haklısınız, bilmek bazen yetmiyor. İşimiz biraz da görüşmeyi nasıl yönettiğimizle ilgili…
sevgiler,
Ebru
Batuhan
Fatmanur hanım bence Türkiye’de iş görüşmelerine şirketler tek taraflı bakıyor. Sanırım bir 30 yıla ihtiyaç var adayların da şirketleri seçtiği düşüncesinin yerleşebilmesi için.
Eren Kumcuoğlu
Mülakat esnasında farklı yaklaşımlar sergilemek (abartmamak kaydıyla) hoş olabilir. Direk yaklaşımla CV’mi ve blog adresimi gönderdiğim, ardından da görüşmeye çağırıldığım iş yerinde, benimle görüşen yetkili görüşme sonunda bana jest yaparak kendi yazdığı bir kitabını imzalayıp verdi, hemen ardından önceden bastırdığım ve kendi çektiğim bir kaç fotoğrafı güzel bir paketin içinde ona sundum ve görüşme için teşekkür ettim. Sonuçta aklında kaldım, beni 1 ay sonra yanına çağırdı ve şu an yanında junior olarak çalışmaktayım. İşe girdikten sonra da öğrendim ki ünüm benden önce ulaşmış, zira herkes çektiğim fotoğrafları konuşuyordu.
İK’da işe alımdan sorumlu personel hakkında da bir yazı yazmanızı dört gözle bekliyorum… Altına ekleyeceklerim muhakkak olacaktır…
Göze Algün
Yeni mezun olmuştum ve mülakattan mülakata adeta koşturuyordum. Türkiye’nin en büyükleri arasında yeralan bir şirkette görüşmeye gittim. Gün içinde birinci mülakattan sonra hemen ikinci mülakata aldılar. Ondan da başarıyla sıyrıldığım apaçık ortadaydı. İK Müdürü benimle ilk mülakatı gerçekleştiren hanımla biraz konuştuktan sonra beni yanına çağırdı ve “yarın saat 11’de burada 3. mülakata gireceksin, bekliyoruz”, dedi. “Bir sonraki güne almamız mümkün mü, yarın gelmem çok zor” dedim. Bana çok sert bir bakış attı ve aşağılar bir tavırla “buradan daha önemli ne işin var ki?”, dedi. Sanki benim hayatımın merkezinde onlar olmalıydı, öyle hissetmek istiyorlardı. Orada biraz asileştim işin aslı ve “Tek görüştüğüm şirket siz değilsiniz, yarın başka bir mülakatım var”, dedim. Yüzüme bakıp bir tebessüm attı ve ertesi güne randevu verdi. Oradan çıkarken bir sonraki görüşmeye gitmeyeceğime emindim. O tavır bana o kadar itici geldi ki 3. mülakata gitmedim. Pişman da değilim.
Onlar istediği zaman, istedikleri yerde olmam gerekmiyor. Sadece şirkete göre değil, iki tarafa göre bazı şeylere karar vermek gerekiyor. Tek taraflı bir muamele görmek insanın hevesini gerçekten kırıyor.
Fatmanur Erdogan
Sevgili Göze,
Çok güzel bir örnek vermişsin. Ayrıca seni kararlılığın konusunda da tebrik ederim. Potansiyel bir adayın üzerinde bırakılan bu negatif etkinin ne kadar önemli olduğunu anlayan şirketler kazanıyor olacaklar…
Deneyimini bizlerle paylaştığın için teşekkürler…
Fatmanur Erdogan
Sevgili Eren,
Tavsiye ettiğin konuda ilginç bir örnek var elimde… Bir ara paylaşıyor olacağım.:)
Filiz Arıcan
Bir iş ararken insan önce kendini tanıyıp, öz güveni olursa ilk aşamayı zaten kendiliğinden aşıyor bence.Ama dediğiniz gibi keşke süreç iki taraflı işlese…Ama dünyanın diğer ülkelerinde bu durum nasıl bilmiyorum ama
Türkiye’de maalesef işveren seçme oranı çok daha yüksek…
Mustafa Zeyrek
eğer tek bir yarış pistinde birçok yarışçı varsa, kuralları yarışanlar koymaz.
pist sahibi zaman zaman kuralların dışına kendisi çıkabilir , öfkelenmeniz , muhalif olmanız için haklı nedenler oluşturabilir ama bunun da yarışın bir parçası olabileceği unutulmamalı.
Etki ne olursa olsun mülakatçı topmam tepkiler arasından bir kıyaslama yapar
bu da her zaman makul olmamız konusunda başlı başına yeterli bir nedendir
sevgiler , Fatmanur hanım
http://www.pazarlamakosesi.blogspot.com
Göze Algün
İş görüşmeleri “tek bir yarış pistindeki birçok yarışçı”dan öte, birçok kişinin ve iki tarafın kaşılıklı seçimidir. Koşulşuzca “birinci” olma amacı, hedefsiz ve değerleri olmayan bir kişilikten daha öte birşey değildir.
Özhan
Fatmanur Hanım,
Yeni mezun bir endüstri mühendisi olarak o “sevdiğiniz yeni gençlik” tenim. :))
Mezuniyetimin ardından birçok iş görüşmem oldu. Bazılarında beğenip istediğim işlerden olumlu yanıt alamadım. Bazılarındaysa gerek önerilen işten dolayı, gerekse firmada hissettiğim negatif ortam ve yaklaşımdan dolayı olumsuz yanıt veren ben oldum. Bu o zaman benim için gurur veren bir durum iken şuanda pişmanlığa dönüşmüş durumda. Çünkü iş görüşmelerimdeki seçiciliğim sonucu hala iş aramaktayım…
Umarım bu gittikçe uzayan iş arama sürecim son bulduğunda “seçiciliğim” den tekrar gurur duyar ve sizin o çok sevdiğini yeni gençliğin içinde kalmaya devam ederim… :))
Ben yeni gençliği çok seviyorum! Her teklif edilen işe atlamıyorlar. Soruyor, sorguluyorlar. “Benim için bu projede çalışmak harika ama proje sonunda pozisyona ne olacağı belli değil.” deme cesaretini gösterebiliyorlar.