Hayatta gelişmek için çeşitli araçlardan yararlanıyoruz. Okuyor, öğreniyoruz. Gözlemliyor, fikir ediniyoruz. Konuşuyor, farklılıklarımızı farkediyoruz. Paylaşıyor, hayatı büyütüyoruz. Geziyor, yeni insanlar tanıyor, yeni kültürlerle etkileşiyor, keşfediyoruz. Döngüyü böyle sürdürüp gidiyoruz.
Aslında hepimiz bir adım öteye gitmemizi, yaptığımız işi daha iyi yapabilmemizi, gelişmemizi sağlayacak arayışlar peşindeyiz. Dünyada “ben gelişmek istemiyorum” diyen biri varmıdır sizce? Bana kalırsa, yok. Her birimizin en az bir konuda biraz daha iyi birşeyler yapma azmi var.
Biliyoruz ki, gelişmek için, sadece birşeyi istemek yetmiyor. Istediğimizi elde etmek için çok çalışmak, uzun saatler uğraş vermek de gerekiyor. Tecrübe işte böyle geliyor.
Tek bir konuda bilgi sahibi olmak ve tecrübe edinmek de günümüzde yetmiyor. Birden fazla alanda uzmanlık artık kaçınılmaz. Bu yüzden hayatı takip etmek, gelişmelere açık olmak önem kazanıyor.
Ben önce işletme, sonra pazarlama eğitimi aldım. Bundan 15 yıl önce Kaliforniya’da Grafik ve Web Tasarım eğitimine başladığımda tanıdığım biri “Daldan dala atlıyorsun. Oturda mesleğin olan pazarlamayla ilgilen” dedi. Oysa ben, tasarım okumaya ve e-ticaret üzerine eğilmeye karar verirken, çalıştığım ortamda alanında lider olan kişileri gözlemlediğim, organizasyonunu üstlendiğim ABD’nin en önemli tasarım kongresinde gördüklerimin kalbimi harekete geçirdiğini farkettiğim için giriştim. Amacım bir tasarımcı olmak değildi. Bugün teknolojiyi çoğu kişiden daha iyi anlıyor ve kullanıyorsam, o dönem attığım adımların teknolojiyi sonradan değil, başından yakalamama imkan vermesindendir.
Gelişme süreklilik de istiyor. Bazen ek bilgi ve tecrübe elde etmek için farklı bir yönümüzü ortaya çıkarmamız gerekiyor. Galiba bunun da kısa ve kolay bir yolu yok ancak önemli bir etken maddesi var: ismi cesaret.
Profesyonel ve kişisel anlamda en iyi gelişme, yapmayı bildiğimiz şeyleri sürekli yapmaya devam ederek değil, daha önce hiç yapmadığımız işleri üstelenebilme cesaretini de gösterebilmekle mümkün. Yani, işin özü gelişim için kişinin kendine ara sıra meydan okuması kaçınılmaz oluyor.
Araştırmalar da kişinin yeteneklerini zaman zaman zorlamasının hem gelişmeyi hem de mutluluğu artırdığını gösteriyor.
Diyeceğim o ki, gelişmek için, daha önce yapmadığınız bir işe el atma cesaretini ara ara göstermeyi deneyin. Düşünün, hiç bir CEO, o koltuğa oturmadan önce CEO’luk yapmamıştır. O yetkinlik ve tecrübe, pozisyona oturduktan sonra geliyor. O noktaya kadar kişinin elinde olan sadece daha önceki bilgi ve tecrübeleridir. Kolay değil, çünkü bu, rahat bir ortamdan, bir dönem rahatsız olabileceğiniz, stresinizin zaman zaman tavan yapacağı ortamlara geçmeniz demek. Zorluklarla başa çıkabilme becerisi de aslında böyle geliyor.
Yolculuğunuzda önünüze bir dolu engel çıkar. Hiç birimize deneyim ve başarı zembille yukarıdan inmiyor. Hepimiz belli aşamalardan geçerek ögreniyoruz.
Cesaret nasıl kazanılır, bu belki başka bir yazının konusu ama şu kadarını söyleyebilirim. Bazen, olayların içine kendinizi bir şekilde atmanız, ve neyi nasıl yapacağınızı sonradan bulacak yetkinliğinizin olduğuna inanmanız ve belirsizliği kabul etmeniz başlangıç için bir yöntem.
Öylese kendinize bilmediğinizi öğrenme, inandığınızda risk alabilme cesaretini yani ileri doğru hareket etme özgürlüğünü tanımayı tercih etmeniz ümidiyle…
11 Comments
Serhat Sine | serhat-sine.com
Merhaba,
Uzun zamandan beri beni üşenderecek,sıkacak veyahut şöyle diyeyim cesaret isteyen bir “iş” ile (zorunlu olarak) karşı karşıya kalsam HİÇ DÜŞÜNMEDEN gaza basarım, üstüne üstüne giderim. Mesela yeni 1Grafik programı mı öğrenilecek > hemen konuyla ilgili video dersleri ararım. Zora düşersem bir sonraki adresim programın Teknik Destek (Support) sayfaları ve forumlar sonra örnek çalışmalar vs. . Derim ki kendi kendime; bu bir meydan okuma! Erkek doğasından belki > kazanma hırsı nedeniyle aklımda hep şu olur: Bu *mücadeleyi O mu kazanacak Sen mi? N olacak yahu? Bu işe el atarsam ölür müyüm? Gerçek anlamda “ölür müyüm” Yooo!?! Eee o zmn? (* Benim için mücadele = Öğrenip Öne Geçme anlamındadır.Düşünsenize iş yerinde teknik anlamda kimsenin bilmediği birşeyi biliyorsunuz)
Biliyorum ki;İş yerinde VE İş hayatında teknik anlamda öğrenmeye açık olmak hayati önemli. Yani makalede geçen “Tek bir konuda bilgi sahibi olmak ve tecrübe edinmek de günümüzde yetmiyor. Birden fazla alanda uzmanlık artık kaçınılmaz.” ifadesi herşeyi özetliyor. KA-ÇI-NIL-MAZ . Bir dönem WebTasarım alanında Adobe Flash-Photoshop CSx kullanarak çeşitli çalışmalar yaptım ama şuan Network Mühendisi olarak (CCNP) olarak kariyerime devam ediyorum. Ama bir bilseniz bugüne kadar çalıştığım şirketlerde referanslarım nedeniyle (askerde bile!) eninde sonunda sunum hazırlama işini başarıyla yaptım.
İşimin,kariyerimin merkezinde olmayıp, bağlantısı olan bir konu hk. öğrenmekten hiç kaçınmadım, pişman da olmadım. “Bu ne lan böyle öff amaaan zaman kaybı demedim”. Yok Yok itiraf ediyorum dediğim oldu: Adobe After Effects ve Premier baya zor geldi! Bilen Bilir zorluğunu :).
Pekala pekala…sona yaklaşırken demek istediğim; Kariyer Radarımdaki farklı bir konuyu öğrenmekteki amacım; eninde sonunda X konuyla ilgili bir sorun çıktığında veya X konusu gündeme geldiğinde “Hazır” olmaktır. Hazır derken “herkesten daha hazır”
Saygılarımla.
Serhat SİNE
Kübra Koç
Çok güzel bir yazı olmuş Fatmanur Hn, bir dahakine bu kadar ara vermeyin lütfen 🙂 Bazen gerçekten de belirsizlikler de güzeldir, hayatın ne sunacağının size ne katacağının belli olmaması ama bir o kadar da merak ve heyecan uyandırması…Sadece biraz cesur olmak ve inanmak bu belirsizliği yönlendirmemizi ve istediğimiz gibi şekillenmesini sağlayacaktır.
Cagdas Gumus
Merhaba Fatmanur hanım, uzun aradan sonra sitenize yorum bırakmak bu yazınıza nasip oldu.Ben de bununla ilişkili olduğunu düşünüdüğü küçük bir yazı yazmıştım.
http://www.birprofesyonelinevrimi.com/2009/04/amaclarla-kariyer-planlamacarreer.html
Sevgiler
warez
Gerçekten Umut Verici Bir Makale,Teşekkür Ederim..
Recep CEBİROĞLU
Fatmanur Hanım,sizden ricam bu ve buna benzer yazılarınızı daha sıklıkla yayınlamanız.En azından dışı dolu gözüküp,içi boş olan insanları okumaktansa hergün sizin yazılarınızı okumayı tercih ederim.Saygılarımla Recep CEBİROĞLU
Asli
Ben Fatmanur hanımın yazılarına hastayım. Kesinlikle alanında en iyi yazar. İçten ve samimi. Son iki satır yine mahvetti beni:))))))
Serhat Sine | serhat-sine.com
@Erhan:
Bu yazıyı okuyan insanların aklında “kasıtlı olarak” benim hakkımda doğru olmayan,yanlış bir imaj yaratılmak istendiği düşündüğüm için yazıyorum.
Evet,Rekabetçi biriyim ama belirtmek istediğim bir konu var: buarada yazdığım yorumla benim hakkımda saçmasapan ve tamamiyle yanlış bir kişilik analizine girmiş olmanızdaki amaç nedir yahu? 1 değil, 2 değil…ki bu daha önce de yaptınız anlam veremediğim için cevap yazmamıştım ama görünen o ki bu düşünce sakatlığından kurtulaMAmışsınız.
Benim yorumum üzerinden kendi yorumunuza bir temel veyahut yan dal oluşmanız, yorumunuzdaki bir karakter yapmanızdaki amaç (saçmalık) nedir?
2. Çalıştığım şirketlerdeki iş arkadaşlarımın hepsine ulaşabileceğiniz Tel-eposta vs. adreslerini, benim nasıl bir çalışma arkadaşı olduğumu öğrenmeniz amacıyla ki özellikle “yardımseverlik” ve “iş hayatında – İş yerinde bilgi paylaşımı” konularında %100 doğru ve net bilgi edinebilmeniz amacıyla paylaşabilirim. Bugüne kadar,2 arkadaşımı çalıştığım şirketlerde işe girmelerini sağladımı biliryor muydunuz? Bilmiyordunuz. Nerden bilceksiniz? Hea Pardon benim buarada yazdığım yorumlardan bilebilirdiniz. Bir düşünün bakalım şu dönemde işe girmek ne büyük nimet?
3.Son yazdığınız yorumu tekrar tekrar okuyun. Ve şu soruma kendi kendinize cevap verin: Neden bu makaledeki yorumunuzda beni ve önceki makalelerde de başka kişileri karakter/hedef göstererek, kendinize kutup seçerek tez-antitez kaynaklı politika-düşünceler üretiyorsunuz? Üretken ve Yapıcı olmak bu kadar mı zor?
4.Kendinize cevap verirken hiç çamura yatmayın, hiç de kıvırmayın.
EN ÖNEMLİSİ Internette yada herhangi bir mecrada birisini hakkında yüzdeyüz (100%) emin olmadığınız bilgilere,düşüncelere dayanarak eleştirmeyin veya karakter/örnek olarak göstermeyin. Ha şimdi diceksiniz ki amma alıngansın senin adını mı yazmışım metne bilmem ne. Öylesini de var n d olsa.
Bildiğiniz üzere (!) Internet’te Herşey indeksleniyor.
Haksız yere, yanlış bilgilerle bu makaleyi okuyan insanların zihinlerine benim veya bir başkası hakkında zehirli tohum atmayın.
😀
Durmayın durmayın devam edin. En sevdiğiniz şeyi yapın, bu yorum üzerine bir saçmasapn bir psikoanaliz daha yapın. Sonra da mağduru oynayın. Ben aslında öyle demek istememiştim filaaann falaaannn…
Bu SON olsun.
Serhat SİNE
Not: Makaleyi hk. olmayan ve makaleyi geliştirmeyen ama verilmesi gereken bu yorum için en başta Fatmanır Hanım’dan sonra bu herkesten… Anladınız kanımca.
Saygılarımla.
Pınar Akçalı
Bravo, bravo ve bravo. Yani bir insan bu kadar mı güzel anlatabilir. Bu kadar mı insanın ruhuna, gönlüne, aklına dokunabilir. Bu kadar mı insanı anlayan bir dille yazabilir. Ortalıkta dolaşan tüm söylemlerden farklı, ya da bana farklı geliyor. Belki benzer şeyler zaman zaman ama ne kadar doğru. ne kadar insanca ve hümanist. okumaya devam ediyoruz. lütfen daha sık yazın. sizi seviyoruz.
Pingback: Kendimize ara sıra meydan okumak, gelişmenin en iyi yolu! | KendiniGelistir.Com
oyun oyna
Güzel bir makale olmui.Devamını bekler,Teşekkür Ederim..
webdesign bremen
cok tesekür ederim !!