Odak noktanız sürekli mutsuz olduğunuzu düşünmek ve mutlu olmak için çaba sarfetmekse, mutluluğu bulmak sıkıntılı bir sürece dönüşür. Onu yakalar mısınız, orası da belli değil. Yakalanır bir şey de değil mutluluk. Hayat da öyle toz pembe değil her gün.
Herşeyi istemek, herşeye sahip olmak ve istediklerimizin hepsine aynı zamanda sahip olmak… Bununla birlikte diğer bir durum da sürekli kendimizi yetersiz hissetmeye başlamış olmak.
Sürekli yetersizlik hissi elbette bireyi pek mutlu eden bir durum olmuyor. Sürekli istemek ve herşeye aynı anda sahip olmak arzusu da bireyi pek mutlu etmeye katkı sağlamıyor.
Örneğin Istanbul’da yaşayan ve çalışanlar – 30 ve üstü – Istanbul’un trafiğinden muzdarip. Yolda geçen saatler ev ve sosyal hayata pek de vakit tanımıyor. Çalışma saatleri uzun ve yoğun. Kariyer sahibi bir kadın düşünün. İş sorumluluğu yüksek. Aynı zamanda anne ve çocuğuyla daha fazla vakit geçirmek istiyor. Iki tarafa da eş yoğunlukta adanmak mümkün olmuyor elbette. Bu sefer bir yetersizlik hissi çöküyor. Bir seçim yapmak ve durumu kabul etmekse çok zor geliyor. Çünkü vazgeçmek istemiyor. Her ikisini de aynı anda, aynı hızda, aynı yoğunlukta istiyor. Öyleyse, içinde bulunduğumuz yoğunlukla, yorgunlukla ve zamansızlıkla uyumlu olmaya bakması ideal olan, çünkü yaptığı seçim bu durumla uyumlu olmayı kabul etmesini gerektiriyor. Sorun kabul etmekte olduğundan, elbette bu durumu da kabul edemeyen kadın, mutsuz ve umutsuz olarak günlerini geçiriyor.
Cesaret kolay iş değil galiba. Kolay olsaydı, daha fazla oranda zincirlerinden kurtulan bireyler ortalıkta olurdu. Bu yüzden çoğumuzun yapamadığını yapan biri çıktığında o kişiyi göklere çıkartıyoruz.
Aynı durum kariyer için de geçerli. İşinden memnun olmadığını söyleyenler memnuniyetsizliklerini şirketlere, yönetimlere, sistemlere ve hak ettiklerini onlara vermeyenlere bağlıyorlar. İşimizden memnun değilsek, memnuniyetsiz olduğumuz durumları geliştirmek, değiştirmek için çaba sarfederiz. Baktık değişmiyor, gelişmiyor ve istediğimiz noktaya gelmesi için oldukça uzun yıllar geçmesi gerekiyor, o zaman kendimiz için doğru olan seçimleri yapmak bize düşer. Seçim yapamıyorsak, durumu kabul etmek – bir müddet de olsa – kaçınılmaz.
Çalışanların, özellikle gençlerin kariyerlerini Insan Kaynakları departmanlarının eline bırakıyor olmalarını görmek beni “acaba neden” diye düşündürüyor. Bu beklentinin en güzel yanı, yönetimlerin, çalışanlarının önlerini açmak için onları belli bir çabaya sürüklüyor olması. Bu anlamda harika. Fakat şu da bir gerçek ki, bu tür “genele yönelik” programlar, size yönelik değildir. Size özel hazırlanmamıştır. Size özel planları ve hedefleri ancak siz kendiniz için hazırlarsınız.
Ve yaptığınız işte mutlu olmak istiyorsanız, zaten yaptığınız ve yapabildiğiniz işlerin aynısını yapacağınız işlerin peşinden değil, yeteneklerinizi hafif zorlayacak, daha da gelişmenizi sağlayacak yeni ufuklara yelken açmaya bakın. O zaman “peki, benim kariyerim ne olacak?” sorusunu yöneltmektense karşı tarafa, o yönde adım attığınızdan emin olacağınız soruları kendinize sorar, sorunuzun cevabını da kendiniz vermeye bakarsınız.
4 Comments
Çiğdem Anıl
Ne kadar doğru, bir şeyin üstüne çok giderseniz geri teper. Mutluluk da öyle. Kariyer de ögle… aşırı hırslılar belki yükseliyor ama mutsuz ve yanlız kalıyorlar. 50’lerine geldiğinde hayata baktıklarında bol para, bol ev araba, eş çocuk ve devam etmek zorunda oldukları bir hayat tarzı.!
Murat Bütün
Bir nevi kaçan kovalanır taktiği sanki
Erhan
“Çalışanların, özellikle gençlerin kariyerlerini Insan Kaynakları departmanlarının eline bırakıyor olmalarını görmek beni “acaba neden” diye düşündürüyor. Bu beklentinin en güzel yanı, yönetimlerin, çalışanlarının önlerini açmak için onları belli bir çabaya sürüklüyor olması. Bu anlamda harika. Fakat şu da bir gerçek ki, bu tür “genele yönelik” programlar, size yönelik değildir. Size özel hazırlanmamıştır. Size özel planları ve hedefleri ancak siz kendiniz için hazırlarsınız.”
Yönetimlerin, çalışanlarının önlerini açmak için onları belli bir çabaya sürüklüyor olması büyük bir mittir arkadaşlar! Yönetimler sadece şirket çıkarları doğrultusunda bunu yaparlar. Sizin gelişmeniz onlar için bir amaç değil, kendi finansal başarıları için bir araçtır.
Bu yüzden, “genele yönelik” programlar, size yönelik değildir saptaması doğru, çünkü genele yönelik istihdam ve performans programları “savaşta ve barışta” size değil, şirket çıkarlarına yöneliktir. Şirket de sizin dostunuz değildir, sadece emeğinizin karşılığını para ile aldığınız yerdir. Fazla hayalgücünüzü zorlamaya gerek yok. Şirketlerde en başta para kazanırsınız. Size kediye ciğer gibi gösterilen yükselme imkanlarını sadece küçük bir yüzde elde eder, ama böylelikle şirket hem yükselmeyi elde edenden hem edemeyenden çalışanlar arası rekabet sayesinde daha fazla performans ve finansal sonuç elde eder. Yükselme imkanları bir bakıma şirketlerin çalışanlarını gazlamasıdır. Çalışanları düşündüğünden ziyade, esas amaç genel bir performans ve finansal başarı artışıdır. Bunları da çalışanlar arası rekabet ile gazlar.
Arkadaşlar, şirketler babanızın oğlu değildirler ve sizi sandığınız gibi düşünmezler. Sadece kendilerini düşünürler. Siz bu yüzden Fatmanur Hanım’ın dediği gibi kendi planınızı kendinize özel yapın, sizi kullananlardan medet ummayın.
Canan Arikan
Uzun yıllar IK bolumlerinde çeşitli görevlerde bulundum. Burada Fatmanur hanıma hem katılıyorum hem de çelıitiğimiz noktalar var.
Evet kariyer planları genele yöneliktir ancak kariyer planı luşturamayan bir çok çalışan var. Onlara yön vermek için bu planlar faydalıdır. Ha bu planlarla çalışanların hepsine kapı açılıyor mu hayır. O yüzden de pek başarılı olduğu söylenmez çalışınlar açısından. Benim de diyeceğim çalışan her zaman kendi planını uygulamanın yollarını aramalı ya içeride ya dışarıda.