[Antiparantez: Hürriyet Yenibiris.com’da her hafta yazdığım köşe yazılarımı blogumda da yayınlarken diyorum ki, bu sefer yazının yarısını verip gerisini yenibiris.com’a yönlendirme yapacağım. Ama sonra fikir değiştiriyorum. Sebebiyse şu. Gazetelerin online siteleri linklemeye olumlu bakmıyor. Mesela Yenibiris’e verdiğim makaleler‘de diğer sitelere referans linki veremiyorum. Oysa bu yazımda Geert Hofstede’in sitesine link önemli. Okuyana değer katıyor. Bu yüzden kariyeryolculugu.com bu anlamda daha zengin bir içeriğe sahip olmaya devam ediyor. Kuşak çatışmalarının temelinde de biraz da bu yatıyor. Yeni mecra dinamiklarini anlatabilmenin dayanılmaz ağırlığı. Kapat Parantez.]
Y Jenerasyonunu yetiştiren anne babalar bugün yönetici konumundalar. Her gün y jenerasyonundan birini mülakata alıyorlar. Evde y jenerasyonu mensubu çocuklarıyla ilgileniyorlar.
X kuşağı özgüvenli çocuklar yetiştirebilmek için çok uğraş verdi. Bunu kısmen de başardı. Kendine yetebilen, yetenekli, başarılı, ne istediğini bilen, tuttuğunu koparan çocuklarıyla her gün gurur duyuyor onlar. Iş, işe alıma gelince, kendi çocukları için istedikleri bu faydalı özellikleri diğerlerinin çocuklarında görüyor olmaktan hiç memnun değiller.
“Benim çocuğum böyle değil.”
Güzel bir savunma tabi ancak bir başkasına göre bu doğru bir savunma olmayabilir.
Y jenerasyonunda yönetici kitleyi deli etme noktasına getiren şey onlardan daha yetenekli bir grup insanın olması değil. Söz geçiremiyor olmaları. X kuşağı biraz daha itaatkar. Türkiye’nin politik ve ekonomik şartlarından nasibini almış, korkunun içlerinde daha baskın olduğu bir kuşak. Y kuşağının bunu anlaması bu yaşlarda pek mümkün değil. Bunun EQ seviyelerinin iyi olmamasıyla bir ilgisi de yok. Her kuşak kendi yetiştiği dönemin ve yaşam şartlarının etkisinde kalır.
Y’lilere haksızlık etmeyelim.
Tabii Y’liler de süt dökmüş kedi değiller. Aralarında konuşmasını bilmeyen, yeteneği olmadığı halde olduğunu sanan hafif narsist eğilimliler, hayattan bir haber ve gereğinden fazla hırslılar da yok değil. X kuşağında da hala böyle olanlar olduğunu bilmek yaraya tuz biber olur mu?
Bir kurumun marka değerini, kurumsal itibarını artıran en önemli faktörler arasında yöneticilerinin tutumu ve yönetim anlayışı yatar. X jenerasyonunun yetenekli Y’lileri kapabilmesi için iş görüşmelerinde üstünlük taslayan bir tavır yerine katılımcı ve eşitlikçi bir yaklaşımla görüşmeye başlaması önemlidir.
X için bu biraz zor olabiliyor. Hollandalı sosyal psikolog Geert Hofstede’nin “güç mesafesi” olarak adlandırdığı meşhur çalışmasında Türk insanının güç mesafesi korumaktan pek hoşnut olduğu ortaya çıkıyor. Y’liler bu kültürel durumdan hiç hoşnut olmayınca, ortaya bir ikilem çıkıyor. Y’liler profesyonellerden destek almaktan, yardım almaktan, fikir sormaktan öyle mesutlar ki… Üstelik, X’liler bilgi ve becerilerini kendilerine saklama eğilimindeyken Y’liler daha açık bir yaklaşım sergiliyorlar. Bu da güç mesafelerini birbirine yaklaştırıyor. Yani pozisyonu yukarıda olanla aşağıda olanın mesafesini güçlü iletişimleri sayesinde minimuma indiriyorlar. Bazı X’ler bu durumdan muazzam tedirgin olurken, bu mesafeler sayesinde güçlü olduğuna inananlar epey bir zorluk çekiyorlar.
Iş görüşmelerinde yetenekli bir Y’li gördüğünüzde iletişim gücü sizi kendisine hayran bırakmıyorsa, belki yanlış bir koltuk işgal ediyorsunuzdur…
Suadiye Sahili’nde ki bu nokta beni Hawaii’de hissettiriyor. Kameramla anı donduruyorum.



