Bugün Ayşe Arman köşesinde, Nergis Öztürk ile olan röportajına, yakın dostu Nalan Apa’nın annesinin rahatsızlığı nedeniyle gidememesini anlatıyor.
Zeki Demirkubuz, Nergis Öztürk’ün oynadığı filmin yönetmeni. O da Milliyet’e verdiği bir demeçte, Ayşe Arman’ın yaptığı bu hareketten dolayı kendisine ağzında kuş tutsa röpörtaj vermeyeceğini söylüyor.
Ayşe Arman kızgın. Olayın Demirkubuz’la ilgisi dahi yok diyor. Onu kibirlilikle suçluyor.
Anlaşılan Nergis Öztürk’te kırılmış. O da pek pas vermiyor.
Kısaca Ayşe Arman’ın yazısında herkes herkese hafif kırgın gibi duruyor. Kimse birbirini de pek anlama çabasında değilmiş gibi bir izlenim var…
Profesyonellik, iki ünlü ve başarılı insanın birbiri ile bire-bir konuşabilmesini gerektirir. Ayşe Arman’ın çok acil bir işi çıktıysa, Nergis Öztürk’ü kendisinin arayıp neden gelemeyeceğini o anda haber vermesi önemlidir. Bu ayrıca bir nezaket gereğidir. Sonuçta, Ayşe Arman ofisini arayıp durumu anlatmak için belli bir zaman kullanıyor. Bu zamanı, Nergis Öztürk ile konuşarak kullanması gerekirdi. Bu kısmı çok önemli.
Neden?
Çünkü Ayşe Arman samimiyetini, içtenliğini ve durumun zorluğunu o anda bizzat kişinin kendisine verebilirdi. Nergis Öztürk’ün Ayşe Arman’ı dinledikten sonra ona sempati ile bakması, samimiyetine inanmaması tahmin ediyorum mümkün olmazdı.
Araya danışmanlar koymak, onların üzerinden mesaj iletmek böyle bir durumda uygun değildir. Hem nezaket hem de profesyonellik böyle bir durumda samimi bir sohbeti gerektirir.
Zeki Demirkubuz, profesyonelliği herşeyin üzerinde tutan bir değere sahip gibi duruyor. Bu durumda, Ayşe Arman’ın davranışını hoş görmesi beklenemez. Ayşe Arman’ın Demirkubuz’u araması harika bir davranış. Ilk ağızdan olayı anlatması profesyonel bir yaklaşım. Zeki bey’in röportajı kabul etmemesi prensipleri ile uyuşmadığından dolayıdır diye düşünüyorum. Prensipler, anlamı gereği serttir.
İş dünyasında bu üç konu bizi etkiliyor. Nezaket ve profesyonellik, biraz da karşımızdaki kişinin değerlerini ve prensiplerini anlamaktan geçiyor.
Grey’s Anatomy dizisini seyredenler hatırlar: Seattle Grey Hastanesine Amerika’nın önde gelen bir kalp cerrahı gelir. Cerrah, ortak bilince (common sense) fazla değer vermeyen, hastane kural ve prensiplerini önde tutan biridir. Hastane şefi, kritik bir durumda “ortak bilince” göre hareket etmeyeceğini anladığı cerrah’ın doğru kararı alabilmesini sağlamak için yönetimden “ek karar” çıkarmasını ister.
Burada dikkatinizi çekmek istediğim şudur: Şef, beyin cerrahının prensiplerine “gıcık” olduğu halde, kişiyi değiştirmeye değil, kişinin doğru kararları alabilmesi için değer verdiği prensiplerle hareket etmeyi tercih eder.
Şimdi kendimize dönüp bakalım.
Kendi kişilik, değer ve prensiplerimiz neyse, karşımızdakinin de aynı davranması için kişiyi değişmeye mi zorluyoruz, yoksa, işin en etkin şekilde yapılması için karşımızdakinin değer ve prensipleri doğrultusunda çözümler geliştirerek hareket edebiliyor muyuz?
6 Comments
Uğur Özmen
Bu mesajı, son zamanlarda yaşadığım (ve blog’a ve friendfeed’e yansıyan) olaylar sayesinde “benim için yazılmış” diye algıladım.
🙂
Profesyonellik’in zorlandığı bir nokta var. Karşıdakinin anlamamakta ısrarlı olması. Her seferinde “ana konu ile ilgisiz” yeni konular masaya sürmesi. Mutlaka suçlayacak, üste çıkacak çirkin numaralar bulması.
Bu durumda da konuşmaya çabalamak “nafile” gibi geliyor bana…
😉
Aslı
Şirketlerde yaşanan çok tipik bir durum bu. Direktörler konumları gereği her şeyi bildiklerini zannediyorlar. Kendi yöntemleri en iyisi. Kendi düşunceleri en güzeli. Başka iş yapış şekillerini itiyorlar. Güçleri sarsılıyor hissediyorlar. Üstelik, karşısındaki kişi güçlu, özgür ve kendine güvenliyse artık durumu düşünün.
Hasan Y.
Direk arar mı gazeteciler hıç? Olmaz öyle şey. ofis boyuna söyleyecek bildirecek. Çok önemli insanlar onlar. Kibir kimin acaba?
Erhan
Hayatta herhangi bir konu için olunabilecek her pozisyonu yaşadıysanız, yani her ihtimali yaşadıysanız, yani tecrübeliyseniz ve son pozisyonunuzun doğru olduğuna eminseniz, karşınızdakini değiştirme eğiliminiz gayet mantıklıdır, çünkü bilirsiniz ki onun pozisyonunu daha önce yaşadınız ve o pozisyon yanlış.
Fakat bu değiştirme eğilimini aksiyona geçirme tarzı önemli. Burada dediğiniz gibi işi “işin en etkin şekilde yapılması için karşımızdakinin değer ve prensipleri doğrultusunda çözümler geliştirerek” yapmaktansa değişim yolunda ikna etmek daha mantıklı gibime geliyor, çünkü tecrübeleriniz söylüyor ki karşı taraf değişime gereksinim duyuyor ama farkında değil. Fakat anlattığım 1. paragrafımdaki case için geçerli.
Nihat Solmaz
Nezaket kuralları, ahlaki temelli kurallardır. Bence hiç bir profesyonel yaklaşım, ahlaki kuralların üstüne çıkmamalı.
Yine bu sutunlarda, hizmette inovasyon’un önemine dikkat çeken güzel bir yazı okumuştum. Galiba ahlaki değerleri dikkate alan profesyonellik, inovatif hizmet anlayışının bir gereği. Yazınızda da vurgu yaptığınız gibi değerli olan da budur zaten.
Duygu
İş görüşmesine böyle bir durumda gidilmemesi kabul edilemez. Üzgünüm. Ben iş yerimde patronuma “en yakın dostumun annesi rahatsılanmış, gitmem gerek” diyerek işten ayrılamıyorum. Böyle bir lüksü kendinde görüyorsa, o zaman başkasının ona röportaj vermeme lüksünü de anlayışla karşılaması gerek.