Iki tür profesyonel var. Birincisi bildiği gibi gelmiş, üzerine az biraz katıp gidecek olanlar. Kurala uyan, üstünü memnun etmeyi ana görev sayan, ünvanla yanıp tutuşan, para önemli olsada çaktırmayan…
Bir de bildiğini, sürekli okuyarak büyüten ve etrafıyla etkileşim halinde kalarak her daim yücelenler var. Bunlar kuralları iyi bilirler, o yüzden kuralları nasıl ve ne zaman yıkmaları gerektiğini de iyi kestirirler. Memnun etmekten ziyade, geliştirmek ve fayda yaratmakla daha meşguldürler. Ünvan takmazlar, maaşla da boğuşmazlar. Bu ikinciler, genelde öngörü sahibi olan, trendleri yaratan ya da çok yakından takip edenler olur.
Bu yüzden bu ikincilerden her seviyede gerçek anlamda lider çıkar.
Birinci tür profesyoneller geminin batmaması için çalışanlardır. Kurumların ezici bir çoğunluğunu birinci grup profesyoneller oluştururken, ikinci gruptakiler zamanın ötesinde olduklarından, genelde az sayıdadırlar.
Bugün bana kalkıp geleneksel medyayı çok iyi anladığından bahseden bir yöneticiyi işe almak istediğinizi söylerseniz, kesinlikle almayın derim. Geleneksel medya uzmanı olduklarını iddia edenlerin yine ezici bir çoğunluğu sosyal medya’dan zerre kadar anlamıyor. Bugün sosyal medya’yı ana dili konuşamayan kimseyi iletişim, medya, pazarlama ve benzeri pozisyonlara getirmenizi önermem. Peki geleneksel medya kısmı ne olacak derseniz, o kısmı anlamayan sosyal medya yöneticisi zaten yok. Aksini iddia eden varsa, büyük bir ihtimalle medya sektöründe büyümüş, o dünyaya sıkı sıkıya bağlı olanlardır.
Yıl olmuş 2012. İletişimden sorumlu Genel Müdür —ve daha ne kadar egosunu yükseltecek ünvan varsa ardına takmış biz yöneticiler— kalkıyor şirket CEO’su adına bir metin yazıyor, metni onaylatıyor ve sonra kurumsal bloglarda yayınlıyoruz.
Onlar adına tweet’ler atıyoruz.
Yahu bizler hala bu devirde ne yapıyoruz? Ne zaman uyanırız kış uykusundan?
Bildiğim kadarıyla Türkiye’de bir tek Microsoft CEO’su ilk blog yazanlardan (2007) ve yazdığını da kendi yazmış olanlardan. Bu bağlamda Microsoft’u, tebrik etmemiz gerekiyor. Kuruma ve sektöre liderlik etmiş Genel Müdürü Çağlayan Arkan’ı ayrıca o tarihte Iletişimden sorumlu olan yöneticiyi cani gönülden kutlamak gerekiyor.
Kimsenin yapmadığını ve hatta yapamadığını yaptılar. Cesaret ve inançla ilerlediler. Önemli olan da bu ilk adımı atabilmektir.
Kurumlar hala Sosyal Medya politikaları üretmekle meşguller. Tabi bu da gerekli ama başlangıç noktası bu olmamalı tabii ki. Sizde ikinci tür profesyonellerin yüksek olduğu kurumlara sahip olsaydı Türkiye, durum nasıl olurdu?
Bakın, başarılı bir lider iletişimi kişiye özeldir.
Kişiseldir.
Kendi hakkındadır.
Düşündükleri hakkındadır.
Gezileri hakkındadır.
Öğrendikleri hakkındadır.
Önerileri, tavsiyeleri hakkındadır.
Ilgi alanları hakkındadır.
Kurum hakkındadır…
Sosyal medya’da etkin bir liderlik iletişiminin temeli samimiyet ve gerçekçiliktir. Bu aynı zamanda etkileşim halinde olduğunuz kişileri de daha iyi anlamanıza ve yönünüzü daha bilinçli belirlemenize sebep olur.
Diyelim ki bu işten anlayan iletişimciler var ama sosyal medyayı kullanan C-seviyesi yönetici yoksa ne olacak?
Ne mi olacak?
Ingilizce de “lip service” denen bir şey vardır.
Yani, orada burada “sosyal medya” çok önemli dersiniz ya… “Geleceğimiz sosyal medya’da ne kadar başarılı olacağımıza bağlı” dersiniz demesine de ne dediğinizi tam olarak da bilmezsiniz ya.
Yani sağda solda, envayi çeşit konferansta, evinizde çocuklarınızla oyunda duyarsınız, görürsünüz yaaa “twitter, facebook” falan…
Ya da gazete dergi de bir iki haber okursunuz ve kurumunuza dönüp “hadi bizde yapalım” dersiniz ama hepsi odur ya…
Nasıl şirket karlılığını artırmak için kurum finansını iyi anlamak gerekiyorsa, sosyal medya da öyle.
Cep telefonsuz bugün iş yapamıyorsanız, yeni iletişim teknolojilerini anlamadan şirket büyütmeniz git gide daha da zorlaşacaktır.
Burada iletişimcinin görevi yönetimlere sosyal medyanın aktif kullanıcısı olmalarını göstermekle başlar. Kurumlarda bunu yapacak kişi sayısı bir elin parmağını dahi oluşturmadığından, ajanslardan destek alınması önemlidir.
Ikincisi iletişimcilerin geleneksel medya kökenli olmalarından kaynaklı tutuculuklarını da törpülemeleri şarttır. Güven duymakta zorlanmaktan vazgeçip güven duymanın gücüne inanmaya başlamalısınız. “Ya CEO yanlış yazarsa, ya kriz yaratırsa, ya istenmedik bir şey olursa” diye sürekli bir kontrol etmek isteğinden uzaklaşmalısınız. CEO’nuzu zaten sosyal medya’da olmaya hazırlamanızın temelinde onun bu mecraları anlamasını sağlamak var. Geleneksel medya’da konuşabilen bir CEO’nun sosyal medya’da sorun yaratacağını düşünmek cesaretsiz bir tutumdur.
Siz hiç risk alamayan iş adamı gördünüz mü?
Öyleyse risk alamayan iletişimcilere neden göz yumuyoruz?
Peki, günümüzü ve geleceği şekillendiren böylesi bir mecrayı öğrenmeye vakit ayıramayan CEO’lar neye güveniyorlar?
Benim bir teorim var.
O da, CEO’ların çoğunun bir 10 sene daha bu şekilde idare edebileceklerini düşünmeleri.
Sonrası zaten emeklilik ve sosyal medya’dan anlayan CEO’ların dönemi.
8 Comments
Uğur Özmen
Geleneksel medya kökenlilerin işe alınmaması konusunda aynı fikirdeyim. Ancak, sosyal medya kökenlilerin geleneksel medyayı bildiklerine hiç katılmıyorum.
Büyük çoğunluğu basit “bütünleşik iletişim” kurallarından habersizler. Tek bildikleri sosyal medya olduğu için “tek aleti çekiç olan adam” misali, her iletişime “sosyal medya’dan yapılır” diye bakıyorlar.
Arka arkaya gördüğümüz sosyal medya iletişim başarısızlıklarının nedeni de bu bilgisizlik.
http://ugurozmen.com/pazarlama/sermayesi-cehalet-olanlar.
Bence de CEO’lar hem kendi iletişimlerinden, hem de marka iletişiminden sorumludurlar. Bence de bu işi kurumun PR personeline bırakmamalıdırlar.
Ama kesinlikle de sosyal medya uzmanına da bırakmamalıdırlar.
Yaşar Ateşsoy
Günaydın, tebrikler.. Liderlik seminer ve eğitimlerimde, “başarılı lider iletişimi” bahsinde yararlanacağım -diğerleri gibi- “bereketli ve aydınlık” bir metin buldum:)
Teşekkürler.. Kolaylıklar.. Saygılar..
Fatmanur Erdogan
@ugur, evet sana katiliyorum sosyal medya yoneticilerinin butunlesik iletisim konusunda zayif olduklari konusunda. Aslinda benim soylemek istedigin sadece “basin” iletisimiydi burada ama net yazmamisim.
Afşın Avcı
Öncelikle güzel yazı için teşekkürler hocam..
Sosyal Medya yöneticilerinin geleneksel medyadan anladığı bölümünü okurken, aynı fikirde olmadığım konusunda bir yorum yazma ihtiyacı hissettim. Yazının sonuna geldiğimde Uğur Hocamın yorumunu gördüm. Benden önce davranmış:)
Markalarla toplantılarda konuşurken hep şunu söylüyorum; sosyal medya, yeni bir kıta değildir. Pazarlama konusunda bildiklerimizi daha efektif kullanabileceğimiz, iletişimin daha hızlı ve ¨sosyal¨ olduğu bir demokrasidir.
Dolayısıyla geleneksel taraftaki markalama, pazarlama, medya harcamaları gibi temel konularda yeterince bilgisi olmayan insanların bu yeni medyada başarılı olmaları çok mümkün değil. Bu insanların sektöre hizmet ettiklerini değil tersine, sektörün algısına zarar verdiklerini düşünüyorum.
4P’yi dahi bilmeyen birini şirketinizin pazarlama bölümünde işe alır mısınız?
Eğer bu kişiyi işe almıyorsanız, neden markanızın Facebook sayfası, sosyal medya iletişimi benzer bir kişinin kontrolünde? Markalara da bunu sormak lazım..
Fatmanur Erdogan
Afsin merhaba, bu mesajını şimdi gördüm.
Son soru çok yerinde olmuş.
Diğer konuda sana katılmıyorum galiba. Çünkü geleneksel medya’nın işleyişini anlamıyor olmanın Sosyal Medya başarısına etki etmei bir sebep sonuç ilişkisi değil. Sosyal Medya’nın kendi bir dili var, kendi satın alma davranışı ve metrikleri var. Geleneksel medya’dan farklı bunlarda… Ayrıca başarılı bir sosyal medya kampanyası, geleneksel medyada ücretsiz yer alacaktır.
Mehmet Ortaç
2013 yılının bu anlamda bir kırılma yılı olacağını düşünüyorum. Çünkü sosyal medya alanına verilen önem artıyor. Bu önem arttıkça pazarlama karması içerisindeki ciddi projeler de kendini göstermeye başlayacak. Bu işleri yapmak tecrübeli insanın harcı olacak. Dolayısıyla tecrübesiz ve pazarlama iletişimi nedir bilmeyen çok kişi elenecek.
Didem Parıltı
Merhaba Fatmanur hanım, 2. tanımda anlattığınız gerçek liderler konusunda size katılıyorum. Ancak maalesefki iş dünyasındaki kalıplaşmış geleneksel yönetici modeli için 2. tanımdaki insanlar çok aykırı sizi uçta ve tehlikeli görüyorlar. Kurumsallığa son derece önem veren bir firma yöneticisi ile yaptığım görüşmede sorulan bir soruya 2. tanımı yanıt olarak vermiştim daha dorusu bilmeden kendimi ve çalışma tarzımı tarif etmiştim. Şimdi okuyunca verdiğim yanıtın 2. lider tanımı olduğunu gördüm. Görüşme sonucumu “olumsuz”. Hala yaratıcı dünceye ve düşünene sıcak bakamıyor gelenekselleşmiş kalıplar ile iş yürütmeye çalışıyoruz. Firmalar yenilikçi, yaratıcı değil herşeye rağmen geleneksel ve memur zihniyetli çalışanlar istiyorlar ya da enazından yöneticiler. Kaleminize yüreğinize sağlık.
Pingback: Dijital Stratejileri Nasıl Uyguladığınız Kurumunuzu Yansıtır | Mert M. Dumanoğlu