Sosyologlar bir ülkenin medeniyete ulaşması en az 3 neslinin eğitimli olmasıyla mümkündür diyor. En az 3 nesil.
Türkiye’nin A ve A+ sınıfına mensup insanlarının evlerinin bulunduğu bir site. Site kurallarına göre, genel kullanımlı bahçe alanlarına çamaşır asılması istenmiyor. Oysa site sakinleri “aman ne olacak canım ne yapalım diyerek, bu kurala ve tabi diğer kurallara da uymamayı seçer.” Avusturalyalı eleştirmen Elizabeth Farrelly’nin dediği gibi “İstemesi, kuralları çiğnemesi için yeterlidir.
Şehirde yaşayan modern görünümlü insan, şehrin ortasında bir duvardan diğerine gerilmiş ipe asılı çamaşırları gördüğünde, dedikodudan geri kalmaz oysa. “Bunlar yüzünden gelişemiyoruz” lafını yapıştırıverir ve kendi ekonomik statüsünün verdiği özgüvenle yürümeye devam eder. Sonra kendi ortamına girer ve kendi ortamının dokusunu şikâyet ettiği insanların tutumlarının aynısını sergileyerek bozar.
Bu tür insan herkesten ve herşeyden üstün olduğunu düşünür. Uyarıyı falan dinlemez. Kendi davranışının yanlış olduğunu kabul etmez, etse de egosuna yediremez, bu yüzden kural tanımaz. Bu tür insanın ehlileşmesi sadece hukuk ile mümkündür.
Bir ülkede güçlü ve adil bir hukuk sisteminin varlığı çok önemlidir. Hepimiz biliriz.
Hukuk bireylerin kendi aralarında çözemedikleri sorunları çözmek, kişiler arası kavgalara son vermek için vardır. Toplumu sakinleştirir bir yerde. Hukuk bireysel çıkarları değil toplumun çıkarlarını göz ettiği zaman “senin isteğin benim isteğimden daha önemli” safsataları olmaz. Topluma biraz daha huzur ve düzen gelir.
Azra Kohen kitaplarını yazarken “ihtiyaçtan yazdım” diyor ya, ben de bu yazıyı yazarken benzer bir haleti ruhiye içindeyim.
Gün içerisinde hayatın her noktasında yaşanan saçmalıkların sayısı öyle yüksek ki, ülkede neye el atsak elimizde kalıyor.
Hepimiz sorumluyuz bundan.
Hepimiz. Birlik olduğumuz tek şey buymuşcasına…