Şanslı insanların çoğunun ellerine geçen imkanlara olumlu yaklaşanlardan oluştuğunu biliyoruz. Aslında insanoğlunun egosu ne kadar yüksek olsa gerek ki hayatta başardığımız hiç bir şeyin şans eseri olmadığını, başarının hep ama hep kendi çabalarımızın sonucu olduğunu söyleyip duruyoruz.
Oysa hayatta birçok şey şansa bağlı.
Bizim başarımız birazda elimize geçen bu şansları nasıl kullandığımızla alakalı.
Bir dizi çekiliyor. Tutarsa 20 bölüm, tutmazsa 3 bölümde bitiyor. Diziler benzer: draması bol, ağlaması bol, bir türlü kavuşamayan sevgililer… Neden tutmuyor derseniz, Beyaz Show’da bir yönetmenin açıkladığı gibi ‘Valla bilmiyoruz hangi dizinin tutup hangisinin tutmayacağını. Yapıyoruz bakıyoruz. Ne çıkarsa bahtımıza.’ Tutarsa, onun üzerine inşa ediyoruz. Tutmazsa, yeni şeyler deniyoruz.
Bir fikriniz var. Fikrinizi hayata geçirmeye karar veriyorsunuz, şirket kuruyorsunuz. Şirketin o dönemde şans eseri önünüze çıkan bir işadamının size destek olmasıyla mümkün oluyor diyelim. Önünüze çıkan bu şansı tepmezseniz, ilerliyorsunuz ama kullanmayı bilmezseniz batabiliyorsunuz. Desteği alırsanız, başarıyı ürün kalitesinin üstünlüğüne bağlıyorsunuz. Desteği kaçırırsanız, yeni ufuklara yelken açmak zorunda kalıyorsunuz.
İş başvurusunda bulunuyorsunuz. CV’iniz mükemmel hazırlanmış. Pozisyona müthiş derecede uygun bir adaysınız. Ama mülakat yapan kişi sizden iyi elektrik almıyor ve işi alamıyorsunuz. Maalesef şansınız yağver gitmiyor. Dövünmenize gerek yok. Eğer kimsenin hoşlanmadığı bir kişilikseniz, daha sevilen biri olmak yolunda çalışmayı denersiniz. Ama eğer böyle bir sorununuz yoksa, çok fazla yapabileceğiniz bir şey yok. Şansınızın dönmesini beklemekten başka… Şansınızı döndürmek, iş aramaya devam etmekten, metodlarınızı geliştirmekten ve 10 atıştan 1’inin iş görüşmesiyle sonuçlanmasını ümid etmekten geçiyor.
Her gün şans eseri olan bir dolu olay var.
Beklemediğiniz bir anda önümüze düşen imkanlar var. Bunların hepsinin sizin kontrolünüzde, bugüne kadar yaptığınız çalışmaların bir sonucu olduğunu düşünmek ne kadar anlamlı, sorun kendinize.
Hayatta önüne düşen imkanları fark etmeyen ‘şanslı’ olup da kullanmayı bilmeyen, o şansı göremeyen bir dolu da insan var aynı zamanda.
Örneğin İstanbul’da arkadaşlarından ayrılmak istemediği için yurt dışı iş fırsatlarını geri çeviren 20’li yaşlarındaki gençler. Ardından 30’larına geldiğinde her şeyini, kariyerini, sevgilisini, eşini, ailesini bırakıp ‘nefes alma ihtiyacı’ duyanlar, kariyerlerinde sıkışmış olanlar…
Önüne iyi bir kariyer imkanı çıktığında ‘Ben bu pozisyonda başarılı olabilir miyim acaba?’ diye tereddütte kalıp, limitlerini zorlamaktan çekinenler…
Günümüzde en basitinden bir süt ürününün 40 farklı marka ve türde önümüze sunulduğu bu devirde kimin neyi sevdiğini anlamak deneme-yanılma yöntemiyle mümkün. Yani biraz da şansınızın yağver gitmesiyle!
Kariyerimiz de böyle ilerliyor aslında. Deneyerek. Önümüze çıkan imkanlara balıklama atlayıp, bu seçimin neler getireceğini yaşayarak. Seçimlerimiz iyi olduğunda kendimizin karar verme gücüne hayran kalıp, kendimizi yücelterek. Seçim kötü olduğunda bu seçimlerden ders çıkartıp, ileri doğru yürüyerek, şansımızı zorlamaya devam ederek.
Şansımızı hep kendimiz yaratmıyoruz aslında. Biz şanslı olanlar, önümüze çıkan beklenmedik imkanları fark edip kendi avantajımıza kullanmayı becerebilenleriz.
Bir düşünün.
5 Comments
Uğur Özmen
Şans… Kesinlikle en önemli unsurlardan biridir. Yaratıcılığınızı tetikleyen kavramı, o anda biri söyler. Evet, sizden başka 40 kişi duyar, onu siz bir proje haline getirebilirsiniz. Lakin, o cümleyi başkası söylemiştir.
Yöneticinizi genelde seçemezsiniz. Size birşeyler öğreten bir yönetici ile (özellikle iş hayatının ilk yıllarında) çalışmak bir şansdır.
Yaratıcılığıma fırsat tanıyan, tüm uyumsuzluğuma rağmen benimle çalışmak için ısrar eden yöneticilerim oldu. Bunca “Türkiye’de ilk defa…” denecek proje için kendimi beğenirim. Ama yöneticilerimin bana sunduğu şansı gözardı etmem… (Aksini de, anlamadığı her şeyden nefret eden yöneticileri de gördüm…) Samimiyim, şans sahanın en önemli oyuncusudur.
Fatmanur Erdogan
paylaştığınız için teşekkürler. Başarılı ve yetenekli insanları farkedebilen ve onlara destek olan yöneticilerin sonuca odaklı yöneticiler olduğunu düşünüyorum. Böyle yöneticilere ihtiyacımız var…
Aslı
Evet bende şansa inanıyorum, ama şansımızı kendimizin yaratabildiğine de inanıyorum.Çok çalışarak, zorlukları aşarak başarıya ulaşmış bir dolu insan tanıyorum. Böyle kişilerin şansa inanması çok zor gibi geliyor bana…o kadar güçlükten sonra:)
Sibel
Isimizi sansa birakmamiz da onemli bu arada. Ayrica kacirdigimiz sanslara da cok uzulmemek lazim, nasil olsa bir baska sans da kapimizi calar.
Ömer YÜKSEK
Şans genelde başkalarının başarılarını açıklamak için kullandığımız(sığındığımız) bir kelimedir diye düşünüyorum. Gelin ‘Şans’ yerine fırsat diyelim isterseniz. Etkileşim olsun diye müdahil oldum, umarım izah edebilirim. Kastettiğiniz şey aslında gayet açık, kontrolümüz dışında olan olaylarında kariyerimiz hatta talihimiz üzerinde tartışılmaz etkisi var muhakkak. Bununla birlikte genel kabul görmüş ‘şans’ kelimesi çaba sarfedilmeden, kendiliğinden ve hatta öyle durup dururken olmuş durumları niteler gibi olduğundan biraz anlam karışıyor.
Yani fırsatlar(ve elbette aksi) hemen herkesin hayatına sürekli tesadüf eder. Ancak çoğu zaman bunu ustaca yönetebilen, fırsatlara açık, hazırlıklı ve göze alabilecek kadar cesur olanlar gerçek anlamda fırsatlardan istifade eder. Zaten size şansınızın dönmesi için proaktif olarak bir faaliyet içerisinde olmanız gerekir diyerek bu anlamda buluşuyorsunuz. Yani şu toplumların geneline sızmış ve ataletin temelini teşkil eden ve insanların kendilerini frenlemelerine ve çaresiz hissetmelerine neden olan bir şans anlayışı ile karıştırılmaması gerekir sanırım bahsettiğiniz yaklaşımın. Yok eğer zaten anlamı ona yakınsa o halde ben zihnimin buna inanmama konusundaki direncine engel olamamışımdır hiçbir zaman.
Şunu diyebilirim ki kendi elinde olan etmenleri olabildiğince iyi yönettiği ve hakkını verdiği sürece insan muhakkak ki başka parametrelerinde sonuca etki ettiğini unutmamak zorundadır. Fırsatlara açık olmak, fırsatları doğru yorumlamak ve bazı şeyleri göze alacak kadar cesur olmak yapılabileceklerin en önemlilerindendir. Elbette devamında gevşek ama tetikte olmaktan başka yapılacak çokta şey kalmıyor. Daha ne olsun ki…