Yazan: Oktay Taftalı
Tragedya, tarih boyunca insanlık üzerinde önemli izler bırakmış bir sanattır. İyi’nin haksızlığa uğradığı ya da hiç hak etmediği zorluklara maruz kaldığı olaylar dizisini konu eden bu sanat, Antik Yunan’da toplumsal ahlâkı yönlendiren bir etkiye sahipti. İzleyiciler, adil olmayan bir dünyanın, sahnedeki yansısından acı duyarlar ve tragedya kahramanının çilesine ortak olarak, ruhsal bir arınma yaşarlardı.
Aradan ikibin yediyüz yıl geçmesine rağmen, bugün bile Antigone’nin acıları yoğun izleyici bulabiliyor, çok sonraki dönemlere ait bir klasik olan Hamlet ise sanki dün uğranmış bir haksızılığı ifade edercesine ilgi çekebiliyor. Farklı toplum ve kültürlerde de, destan, türkü, halk dansı, vb. etno-folklorik unsurlar kapsamında, iyi’nin benzer maceralarına rastlayabiliyoruz. Yani, iyi’lerin her zaman haksızlığa uğradığı ve acı çektiği kanısı, farklı toplum ve kültürlere rağmen, evrensel bir algı olarak günümüze dek çeşitli şekillerde süzülegeliyor.
Eğer insanlığın önemli bir kesiminin, ikibin yıldır Hz. İsa’nın uğradığı haksızlık ve çektiği acıyla derdi varsa, bu algının günümüzde de bir karşılığı olsa gerek. Fırsat eşitliğinin sadece siyasal bir propaganda olarak sözde kaldığı, Orta Avrupa’da bile sosyal devletin tasfiye edildiği koşullarda, güçlü ve torpilli olmak, ayrıcalıklı bir ailenin sahip olduğu, ayrıcalıklı koşullar içinde “eupadrides” yani “iyi doğmuş” olmak, hayatı iyi yaşamanın ve mutlu olmanın önkoşuluymuş gibi algılanıyor. Bunun üstüne, bir de ülkemizin mevcut medya ortamını, tüketim hazzını ve her türlü şehveti provake eden yayın politikalarını, dizileri, televole, vb. etkisini koyun… İyi olmak ve iyi kalarak hayatın üstesinden gelmek yürek ister doğrusu.
Ancak iyi’lerin kaybettiği sanısı, tarihin derinliklerinden gelen bir mesele olarak, yine tarihte birçok düşünürü de uğraştırmıştır. Romalı düşünür Seneca (İ.Ö. 1 – İ.S. 65) bu konuda en çarpıcı görüşlerden birisini dile getiriyor. Ona göre: iyi’lerin başına gelen, felaketler, zorluk ve adaletsizlikler, Kader Tanrıçası Fortuna’nın iyi’lere duyduğu yüksek ilgi ve sevginin sonucudur. Fortuna, kötü’leri insan yerine bile koymadığı, onlara asla değer vermediği için, onları kendi başına bırakmış, onlara herhangi bir kader yazmaya bile lüzüm görmeyerek, hiçbir sınava tabi tutmamıştır. Bu nedenle kötü’ler görünürde, işleri rast giden, iyi yaşayan, mutlu bir profil çizerler. Ama bu hayat tıpkı tabiattaki diğer varlıklar, bitkiler, böcekler gibi, kendiliğinden, çilesiz, sınavsız ve sonuçta anlamsız, düşük seviyeli bir hayattır. Oysa iyi’ler, her gün Fortuna’nın zorlu sınavlarından birisine göğüs gererek, acılar çekip, zorluklarla mücadele ederek, amaçlarına en sarp yollardan ulaşabilecek yetenekleri keşfetmekte ve iyi’liklerinin yanısıra, Fortuna tarafından, azim, sebat, dirayet, tok gözülük gibi yüksek niteliklerle ödüllendirilmektedirler. Yani Fortuna iyi’leri kader yazmaya değer bulmaktadır.
Kötü ise, gündelik hayat içinde kazanan gibi görünse bile, kazanımlarının hiçbirisi Fortuna tarafından sınanmadığı ve onaylanmadığı için, gerçekte ona mutluluk getirmeyecek ve o, açgözlülük, hırs, ihtiras, doyumsuzluk gibi cezalara maruz kalarak ve en önemlisi, kötü olduğunu bilerek kendi kendisini yiyip bitirecektir.
Yukarda özetlemeye çalıştığım görüşler bir bakıma züğürt tesellisi gibi gibi görünse de, bazı hakikatler içeriyor. İnsanın bugünkü direnci, düne kadar karşı koyduğu zorlukların bir sonucu değil midir? Ya da torpille veya imtiyazla ulaşılan bir imkân, o imtiyazı temin eden ortam ya da kişilere bağımlılık doğurmaz mı? Ya da bir dağın zirvesine ulaşmak üzere beraber yola çıktığımızda, size düz yol, bana ise yalçın bir kayalık denk geldiyse, zirvede karşılaştığımızda hangimizin övüncü hakikidir?
Eğer bugüne dek, hep dört ayak üstüne düştüyseniz Fortuna tarafından ciddiye alınmadınız ve sınanmaya değer bulunmadınız demektir. Öyleyse henüz vakit varken, onun ilgisini çekecek çapta bir maceraya girişmenin, onun sevgisini kazanacak bir sınavdan geçmenin zamanıdır.
7 Comments
mustafa
hele hele yaw! şhu gampçılmaya bağh hele yaw! 100 gırbaçh yesem kosmam boyle depara! DUTMAYIN BENII!!!
( Uslubuma aldiris edilmesin lutfen! 😀 , sahlandirici bi yazi olmus gercekten! )
Seval Akasyalı
Fırsat eşitliği? Fırsat eşitliği dünya döngüsüne aykırı. Heryerde sevgi barış olması da dünya döngüsüne aykırı. Yanılıyor muyum? Ama bu nosyona inanç bizi ayakta tutuyor olabiliir.
Ufuk Özgül
Mükemmel…Bu yazıyı okudum ve sesli olarak çevremde ne kadar insan varsa onlara da okudum. Zorluklarla elde edilen zaferlerin daha değerli olduğuna, buna rağmen onu elde edeni de her zaman daha mütevazi kıldığına inanırım. Hayatım boyunca gözlemledim; en küçük olumsuzlukla bile başa çıkamayanlar, hayatlarındaki en ufak aksaklıkta morali yerle bir olanlar yaşamanın gerçek anlamını keşfedememiş gibi gelir ve onlar adına üzülürüm. Hırs ve kötülüğün esiri bir şekilde yaşamaya devam edenler ise, kumdan kalelerindeki egemenliklerinin ufak bir rüzgarla bittiğini görünce başedemezler…Her yönüyle -tarih, felsefe, sosyoloji- mükemmel bir yazı.
Teoman Alpcan
Peki niye iyilerin basi dertten kurtulmuyor?
Kuantum sicramasi yasasaydik boyle olmazdi:)
http://www.uzmantv.com/kuantum-sicrama-nedir
Erhan
Bu yazının yazıldığı gün, bu yazıdaki gerçekleri düşünme suretiyle tecrübelerimi kullanarak ilk bulduğum gündü ve akşamına da Oktay Bey’den aynı şeyi farklı bir örnek olan Fortuna’dan dinledim.
Bu hep böyledir. Hiçbir olay tesadüf değildir. Buna benzer olayları hergün yaşıyorum. Derinden inancı olan bunların tesadüf olmadığını bilir. İnancı olmayan veya inancı zayıflar ise bu ve bunun gibi durumlara tesadüf derler, bilimde hapsolurlar ve bir kademe ileri gidemezler.
Oktay Bey, Fortuna örneği güzel ama aynı gerçeğe bendeki ulaşma yolu çok daha farklı, ama içinde yine de bir Fortuna var.
Sitenizdeki videolar çok iyiydi. Yazı ve videolarınızı bol bol seyretmek isteriz. Syg.
Asuman
Ben merak ediyorum dunyamızda bir kafa karısıklıgı mevcut. hersey normallesmıs. ıyı ve kotu ayrılamaz olmus. boyle dusunen bır benmiyim acaba
Deniz Aydin
Ufuk Ozgul’e katiliyorum. Bu yaziyi bende print ettim ve cevremdeki arkadaslara yolladim.
Kanada’dan sevgiler,