Selay Tozkoparan Ayşe Arman’ın röpörtajında hırslı olduğunu söylüyor. Şu herkesin korkutuğu kelimeyi korkusuzca söylüyor: hırs.
“Başarı odaklı biriyim. Hırslı olmamın sebebi bu.” diyor.
Hırslı insanları neden sevmeyiz?
Çünkü çoğu insandan fazla üretir ve başarırlar. Bu da ortalama insanları endişelendirir. Hoşlarına gitmez. Ortalama insanlar, herkesin onlar gibi olmasını ister…
Çünkü başarıya odaklandıklarından, ortalama insanların endişe ve hareketlerinden farklı yol alırlar. Bu da onlar hakkında dedikoduların yapılmasına neden olur.
Çünkü bazen aykırıdırlar. Aykırı olmak, sevilmemeyi göze almaktır. Başarı bazen aykırı olmayı gerektirir.
Çünkü farklıdırlar. Farklı insanlar çok eleştirilirler ve bu nedenle zaman zaman dışlanırlar. Bu da onların ortalama işlerle uğraşacak fazla vakitleri olmadığını gösterir.
Çünkü onlar için önemsedikleri kişiler arasında sevilen ve beğenilen insan olmak önemlidir, ama bu öncelikli değildir. Onlar bilirler ki başarılı insanların ya çok sevenleri ya da çok nefret edenleri vardır.
İşte Tony Robbins‘den “Yaptığımız İşlerde Neden ve Nasıl Daha Başarılı Oluruz” konulu kısa bir sunum.
12 Comments
Aslı
Valla, ben yönetmenlerin en üst noktada olduğunu düşüyorum. Yapımcı biraz fazla hırsli bence
Hüseyin
Hırslı insanlarla çalışmak biraz zor oluyor ondan dolayı sanırım pek hoşlanmıyoruz. Ama hırslı olmayan insanların da üretmesi mümkün değil sanırım
Fatmanur Erdogan
Merhaba Hüseyin, üretken olmak için sadece hırs gerekli değil. Motivasyon ve bir şeyi başarıya götürme güdüsü’nün başarı için daha önemli olduğuna inanıyorum. Hırs, etrafa zarar vermeye başlarsa tehlikeli oluyor. Hırsı körükleyen de genelde “başarı isteği” oluyor. Hırslı olduğunu yada hırslı olup da kendini hırslı olarak tanımlamayanların ortak söyledikleri cümle bu oluyor. “Başarı odaklılık”
Demet
Selayı tanırım. Muhteşem bir kişidir. İşine yenilik getirenler, statükoyu yıkanlar hep eleştirilir. Bu eleştirileri çok dinleyenler zaten statükoyu yıkamıyorlar. Bravo Selay.
Fatmanur Erdogan
Film Yönetmenleri Derneği tarafından bir açıklama verilmiş. Yeni farkettim. Bana kalırsa, uslupları yadırganabilecek bir tarzda. Ayşe Arman’ın yazısında ki açıklama ise “..filmidir” kelimesi grafikerin hatası olarak veriliyor. Kim doğru bilmem…Ancak bu durum bana eskiden gazinolarda “ajda pekkan” neden “sezen aksu” dan ön sırada yazılmış kavgalarını hatırlatıyor.
http://www.filmyon.org/modules.php?name=News&file=article&sid=141
denız
aslında basarı ınsanları somurmek ınsanı damarlarının kesilmesı ve baskalarının uzerıne basmak ıse ve bu ucuz fılm sektorunde bırseyler yapmak ıse kı yaptıkları tartısılır keloglan mı amerıkalılar karadenızde mı ..aslında anlayabılıyorum..bu zavallı sektorde bunlara basarı denıyor..ne dıyeyım…
denız
bu kokusmus sektor buyuk bır deprem gecırıp yıkılacak..bu dınazorlar gıdecek ve yenı nesıl gelecek..belkı o zaman yapımcı ve sınemalardan konusabılrıız
denız
demet bellıkı selayla bır menfaatın var..bana soylermısın ne yenılık getırmıs..keloglanı ve amerıklalılar karadenızdeyımı…senın yenılık anlayısınıda anlayamadım
Demet
@deniz– yapılan her filmde bir yenilik mi var? Elbette yok. Başarı elde edemeyen insanların çekememezlikleri diz boyu!
Üstelik beni tanımadan ‘menfaatin var’ diye saldırmamanızı rica ederim.
Uğur Özmen
Hırs konusunda değişik bir örnek.
Hırs’ın ileri düzeyinin ahlak’ı gözardı etmesi, demek ki sadece iş dünyasının hiyerarşik düzenleri ile sınırlı değil. Yeter ki hırs olsun. Ötesine bahane bulunur. Grafiker hatası olur, vb…
Diğer yandan, birini tanıdığımızda, onun kötü taraflarını görmek istemeyebiliriz. Eleştirilen konu ile ilgisiz bir “İşine yenilik getirenler, statükoyu yıkanlar hep eleştirilir. Bu eleştirileri çok dinleyenler zaten statükoyu yıkamıyorlar” cümlesi ile aklama yapılır. Bunun uzantısı, “benim hırsızım iyidir”e kadar gider. Aman dikkat…
Değişik ve etkileyici kişiliğini sunduğu haberleri kullanarak “paraya tahvil eden” bir spikeri de yıllar önce aynı şekilde “farklılara saldırılıyor” diyerek savunmuşlardı. Anlatamamıştık, saldırının nedeni “fark değil ahlak” diye… Bu yaklaşımlar, hem profesyonelliği, hem de yaratıcılığı yaralar.
Benzer olgular, e-camia’daki fikir hırsızlıkları ile de Gündeme geliyor. Yakında, “yaratıcılık” ile “ismini yukarı yazdırma kompleksi” konusundaki benzerlik ve farkları daha çok duyacağız diye düşünüyorum.
Uğur Özmen
Baktım ki ben yorum yazınca başkası birşey yazmamış. Kendimi Fatmanur hanıma karşı suçlu hissettim.
Mesajımı daha fazla açıklamam gerektiğine karar verdim. Selay hanımın, “Senaryoyu ben almışım, yönetmeni ben bulmuşum, ekibi ben kurmuşum, cast’ını ben yapmışım, legal her şeyiyle uğraşmışım, o benim bebeğim.” yaklaşımına katılıyorum. Taşın altında küçük parmağından daha fazla şeyi olanlar, başarıdan sonra öğünmeyi hak eder.
Mesajım, gözü kapalı alkışlara… Eleştiri konusu filmin kime ait olduğu ise, yanıt da ona göre verilmeli. (ki benim eklediğim cümle zaten yanıtı veriyor)
Daha yenilerde oldu. Biri fikri buldu. Birlikte iş yapacağını sandığı kişilere söyledi. Sonra hooop, piyasada gördük. İsimleri verebilseydim keşke…
Tanıdıklarımızın pırıltısı, yargılayıcı düşünmemizi engellememeli. Diyeceğim bu kadar.
Fatmanur Erdogan
kişi hırslıysa ve kendisini hırslı olarak tanımlayabiliyorsa bunun özgüvenle ilgili olduğuna inanıyorum. Herşeyin fazlası zarar, hırsın da zarar vereni yıpratır.
Bunun dışında Amerikan filmlerinde yapımcı şirketin reklamı genelde en önde girmez mi?