Kariyer konulu hangi yazıyı okusak neredeyse hemen hemen hepsi “kendimizi tanımamız” ve “ne istediğimizi bilmemiz” gerektiğinden bahseder. Doğrudur doğru olmasına da sadece çoğunlukla sorunun kilit noktası da bu olduğundan bizi daha da içimize kilitler. Hermina Ibarra’nın tavsiyelerini bu yüzden seviyorum, çünkü insanın kendini tanıması ve ne istediğini bilmesi zaman alan bir süreç ve bu süreç kimimiz için oldukça uzun olabiliyor. Çünkü kendimizi tanıyabilmemiz birazda hayattaki deneyimlerimizi artırmakla mümkün…
Kaliforniya’da yaşadığım yıllarda Amerika’lı müzisyen bir ev arkadaşım vardı. O dönemlerde kariyerimin başlarında olmama rağmen bir şekilde yapmış olduğum seçimlerden memnun biriydim. Bunu nasıl başarıyordum emin değilim ama sanırım çok meraklı olmam ve herşeye burnumu sokmak istememden kaynaklanıyordu. Çok okur, çok gezer, çok dinler ve tutkulu olduğum konularda da konuşmayı severdim. Belki de bu yüzden yaptığım herşeyden zevk aldığım gibi kendimi sürekli motive edebilen de bir yapım vardı. Birgün, ev arkadaşımla oturmuş sohbet ediyoruz. Üniversite eğitimiyle ilgili bir seçim yapması gerekiyordu. “Ne yapmak istediğini nereden biliyorsun” diye sordu. Ona verebilecek bir cevabım olmadığını farkettim. İnsan ne istediğini nasıl bilebilirdi ki? Kişilik testleri, yetenek testleri ne yapmak istediğimizi anlamamıza gerçekten yardımcı oluyor muydu?
Bir gün, Amerika’nın önde gelen üniversitesinden birinde kimya profesörü olarak çalışan bir dostuma aynı soruyu sordum. “Ne yapmak istediğini nereden biliyordun?” Bana cevabı şu oldu. “Bir sürü teste girdim. Bütün testlerden en yüksek puanı aldığımı gördüm. Bu durum seçim yapmamı aslında biraz daha zorlaştırıyordu. Bir ara acaba tarih mi okusam diye düşündüm, ama sonra geriye değil ileriye bakmayı daha çok sevdiğimi farkettiğimden bilim adamı olmaya karar verdim” dedi.
Ne yapmak istediğimizi bulmak çok da kolay değil. Yaşam şartlarının güçlenmesi, insanların daha uzun saatler çalışıyor olması, statü endişesi, eğitimdeki boşluklar, ekonomik zorluklar bizlerin seçimlerini etkileyen faktörlerin arasında yer alıyor. Bir de bunun üzerine iş yerinde mutsuzluk ve tatminsizlik eklenince, durum daha vahim bir hal alıyor. Çözümsüzlük ve umutsuzluk bize değişim yapmamız gerektiğini söylüyor ama bu değişim ne tür bir değişim olmalı ki?
İş mi değiştirsek? Kariyer mi değiştirsek? Arasında ne fark var ki?
Yoksa ihtiyacımız olan sadece bir müddet dinlenmek mi?
İşinden mutlu, iş yerinden memnun olmayanların “hayatlarına yansıttıkları mutsuzluk ve huzursuzluk” ortamının sebebinin kendileri olduğuna inanıyorum. İş yerinizden memnun değilseniz ya durumu değiştirmeye çalışırsınız ya durumu kabullenir ya da kendinize yeni bir iş ararsınız. Bu o kadar kolay değil ama değil mi? Haklısınız kolay değil, çünkü karar vermenizi ve hareket tarzınızı belirlemeyi gerektiriyor. Bu da kendinizle ilgili bazı şeyleri değiştirmeniz anlamına geliyor. Neye karar vermeniz gerektiğini de bilmediğinizden, bir yerden başlamayı denemek ve “en doğru” kararı bulmayı beklememek, ulaşmak istediğiniz noktaya sağlam adımlarla ilerlemenize yardımcı olacaktır. Bu hareket “hata yapmayı” göze almayı da içinde taşısa da hatayı minimize etmek elinizde!
İş hayatında yeniyseniz, genelde iş değiştirmeniz çok kolaydır. Aynı iş yerinde 15 sene çalıştıysanız yeni bir işe başvurmak elbette korkutucu gelir insana. Yeni bir iş bulamazsanız bu da kendinize olan güvenin yıkılmasına ve sizi daha da mutsuz etmeye sürükler. Orada durur denemekten vazgeçerseniz, çaresizlik sizi ya kızgın ya da statükoyu koruyan bir çalışan haline getirir.
Bir durumdan rahatsızsanız, hareket etmeye karar vermek zorundasınız. Küçük adımlar sizi büyük sonuçlara ulaştırmakta yardımcı olur.
Bunun için, alternatiflerinizin ne olduğuna bakmanızda, yeni girişimlerde bulunmanızda ve farklı rolleri denemenizde fayda var… Algınızı açık tutmanız, önünüze tahmin etmediğiniz imkanları çıkartabilir. Bu noktada da imkanları nasıl değerlendirdiğiniz, istediğinizi bulmanızda etkin olacaktır.
Önümüzdeki ay “profesyonellerin kariyer yolculuğu” bölümümze size bir kariyer değişim hikayesi anlatıyor olacağız. Hayatının önemli bir bölümü SAP alanında uzmanlaşmakla geçirmiş bir profesyonelin sıfırdan başlayarak yeni bir hayata ve halkla ilişkiler alanında yepyeni bir kariyere merhaba deme sürecini öğreneceğiz…
6 Comments
Banu
Selam
Baslik oyle ki ben Turkiyede cok ciddi bir sekilde kariyer konusunda hep ayni seye takildigimizi farkettim. Meslek degistirmek yeni farkedildi, parttime hala yetersiz,Kariyer Coach.unun ne oldugunu bilmeyip bolum acan IK sirketleri cikti, ki uluslararsi alanda yetkin degiller, tikaniyorlar, ve en onemlisi meslegini sevmeyip ne istedigini bilmeyen hatta ve hatta en kotusu konsantre olamayan birine ne diyebilirsiniz bu kisilere ilac cozumu kim bulabilir, puzzle gibi bir Cv.yi yada ?
Ben su anda yurtdisinda dunyanin en zor mesleklerinden birini para icin yapiyorum, icinde hersey var, sevmiyorum ama yapmak istedigimi bulana kadar devam etmek zorundayim. Turkiyeye donuyorum tatil icin, biraz cevre yapmak icin fuarda is bakiyorum, bir universiteliden daha iyi ingilizce konusuyorum ama yas ve unv.mezunu degilim diye kabul edilmiyorum. Sekilcilikten baska birsey degil ! Biz bu yuzden kaybediyoruz ya zaten. Nasil insan taniyip ogrenicem o zaman ? Aslinda meslek danismani olasim geldi ama unv. mezunu degilim ve Turkiyede bu konuda gercekten buyuk bir acik var.
Tavsiyenizi bekliyorum.
Fatmanur Erdogan
Merhaba Banu,
Hayat eşit şartlarda gelişmiyor. Bana kalırsa farkına varmamız ve kabul etmemiz gereken ilk konu bu. Şekilcilik hayatın her noktasında karşımıza çıkabiliyor…sadece iş görüşmelerinde değil. Insanlar farklı eğitim, bilgi ve tecrübelere sahipler.
Üniversite mezunu olmayip da Harvard mezunlarına taş çikartacak nitelikte girişimcilere rastlıyoruz. Üniversite mezunu olmamak, yada mezun olup da Harvard’lı olmamak kişinin kendi önüne koyduğu engellerdir, başkalarının değil…
murat
Sayın ERDOĞAN;
Banu arkadaşımıza son derece katılıyorum.Amaç o iş için en uygun olan kişiyi seçmek ise bu üniversite mezunu olmak yada olmamak bence hiç bir anlam ifade etmiyor.Önemli olan o işin doğru koşullar altında kimin daha iyi yapacağı durumudur.Ben bir üniversite mezunu olarak şunu da söyleyebilirim ki o kadar boş üniversite mezunu insanlar var ki akıl almıyor.Yanlız suç sadece onlarda değil sanırım suş biraz da eğitim sisteminin çarpık oluşudur.Ama sizizn son yazdığınız;
Üniversite mezunu olmamak, yada mezun olup da Harvard’lı olmamak kişinin kendi önüne koyduğu engellerdir, başkalarının değil… sözüne katılıyorum fakat insanların bazen imkanları dahilinde hareket etme zorunluluğu var veya diyelim ki evet üniversite mezunu değil bir şekilde okumamış veya okuyamamış olabilir insan ama bu demek değil ki diğer bir insandan iş anlamında üstün olsa dahi üniversite mezunu olmadığı için işe alınmaması bence çok çok saçma birşey olarak düşünüyorum.
SAYGILARIMLA…
Pınar
Merhaba
Benim durumum da bu tam olarak ne istediğini bilmemeyle örtüşüyor aslında.Odtü mezunuyum ve bir ilaç şirketinin ruhsatlandırma biriminde çalışıyorum.Şirket Türkiyede sayılı şirketlerden ve çalışma saatleri falan çok rahat ama ben hiç mutlu değilim.
Daha hareketli bir iş istiyorum ama hangi sektör hangi departman inanın kestiremiyorum.Karar verdiğim anda önyazımı yazmaya başlamalıyım
Fatmanur Erdogan
Umarım aradığını en kısa sürede bulursun Pınar…
Selçuk
“Üniversite mezunu olmamak, yada mezun olup da Harvard’lı olmamak kişinin kendi önüne koyduğu engellerdir, başkalarının değil…”
Süper… Bunu bir yerlere kaydetmeliyim…